Fleabag'in Hot Priest'i, Sherlock'un Moriarty'si ve All of Us Strangers'ın AdamAndrew Scott, bu sefer Patricia Highsmith'in çok satan roman serisinin baş kahramanı, obsesif, zeki ve soğukkanlı katil Thomas Ripley olarak karşımıza çıkıyor.

Netflix imzalı Ripley, Highsmith'in Ripliad adı verilen ve Tom Ripley'e adanan, altı kitaptan oluşan serisinin ilk cildinden uyarlanan bir yapım.

Takıntılı katilimiz daha öncesinde Plein Soleil (1960)'de Alain Delon, The Talented Mr. Ripley (1999)'de Matt Damon ve Ripley's Game (2002)'de John Malkovich gibi isimler tarafından canlandırılmış olsa da, Andrew Scott'ın Ripley karakteri bu üç isim arasından sıyrılıp kendisine bambaşka bir pencere açıyor.

"Ripley" (Alain Delon, Matt Damon, John Malkovich, Andrew Scott)

Tom Ripley, onunla ilk tanıştığımızda New York'ta sıradan ve eski bir evde yaşıyor. İnsanların posta ve çeklerini başka yerlere yönlendirerek ya da sahte borç tahsilat evrakları düzenleyerek önemsiz hayatında bir dolandırıcı olarak küçük işlerden kazandığı para ile geçinmeye çalışıyor. Ta ki yolu gemi inşaatçısı ve Greenleaf fabrikasının sahibi Herbert Greenleaf ile kesişene ve rotasını yeniden oluşturana kadar.

Bay Greenleaf, kendini oğlunun okul arkadaşlarından biri olarak tanıtan Tom'dan, İtalya kıyılarında gününü gün etmekte olan ve müsrifliğinden usandığı oğlu Richard'ı Amerika'ya geri dönmesi için ikna etmesini istemektedir.

Tüm masrafları Greenleaf ailesi tarafından karşılanmak üzere hazırlanmış olan bir İtalya gezisi, ufak tefek ve artık onu heyecanlandırmayan işlerden bıkmış olan Ripley için elbette ki çok büyük bir fırsat.

Dizi, ilk bölümlerde olabildiğince yavaş ilerliyor. Olaylara bir an önce girişmek ya da kovalamaca sahneleriyle izleyeni nefes nefese bırakmak gibi bir niyeti yok. İlk önce bizi sakin bir İtalya turuna çıkarıyor. Tıpkı Thomas gibi biz de içimizdeki huzursuzluk ve keşif amacıyla birlikte yabancısı olduğumuz bu ülkenin tadını çıkarmaya çalışıyoruz.

Neden siyah-beyaz?

Ripley, 60'ların noir filmlerini anımsatır bir biçimde tamamen siyah beyaz çekilmiş. "İtalya'nın bu muhteşem kıyılarını, çok daha canlı renklerin hâkim olduğu bir sinematografiyle göremez miydik?" şeklinde elbette yakınabilirsiniz, ancak dizinin yaratıcısı Steven Zaillian, "bu karanlık hikâyeyle rengarenk İtalya tasvirini kafasında bir türlü oturtamadığını", ayıca "Patricia Highsmith'in Yetenekli Bay Ripley romanını da siyah beyaz kapaklı bir versiyonundan okuduğu için, hikâyeyi hep siyah beyaz hayal ettiğini" söylemiş.

Steven Zaillian

Ki bana göre de böyle olması çok daha doğru bir tercih olmuş. Çevre, insanlar, renkler, sinematografi ne kadar güzel olursa olsun, hikâyede İtalya da dahil olmak üzere hiç kimsenin kendisinden rol çalmasına izin vermeyen bir kahramanımız var; Thomas Ripley.

Richard ya da diğer ismiyle Dickie Greenleaf'in hayatına usulca giren Tom, arkadaşının güvenini kazanmak, kişiliği hakkında fikir sahibi olmak ve gerekirse onun ihtiyaçlarına göre şekil almak derken, Dickie'ye fazlasıyla değer veren kız arkadaşı Marge ise Tom hayatlarına girdikten sonra onun giderek ikinci plana atılmasını rahatsızlıkla izliyor.

Üçünün bir arada olduğu sahnelerin tamamında, en başından itibaren büyük bir gerginlik söz konusu. Burada, Anthony Minghella'nın 1999 yapımı The Talented Mr. Ripley'ini izleyenler, aradaki farkın ne olduğunu aşağı yukarı çözümleyebilir.

Matt Damon, Jude Law ve Gwyneth Paltrow'un başrollerinde yer aldığı film, üçünün en başlarda birlikte vakit geçirmekten çok keyif aldığı bir arkadaş grubu sunarken Ripley, aralarındaki huzursuzluğun daha en başından zarif bir biçimde örülmesine izin veriyor ve ezberi daha en başından bozuyor bana kalırsa.

"Ripley", "Dickie", "Marge" - The Talented Mr. Ripley (1999)

Sadece iki saatlik süreye sahip olan bir film ile, dehlizi içerisinde saatler boyunca kaybolmamıza izin veren bir dizi elbette bir tutulamaz, ancak böylesine derin bir cinayet romanının bir diziye uyarlanmasının çok daha doğru bir karar olduğu fikrindeyim.

Tıkır tıkır işleyen planında ortaya çıkan her aksilik, sıkıntılı anlarda karar alma konusunda hiç de fena olmayan karakterimizi adeta uzmanlaştırıyor. Basit bir burjuva çocuğunu, terk etmeyi düşünmediği lüks tatilinden vazgeçirme projesinin mükemmel olmayan adımları her bölümde başka bir katmana sıçrıyor ve açıklar bir şekilde kapatılıyor, konu Ripley tarafından toparlanıyor derken kendinizi bir anda bölüm sonunda buluveriyorsunuz.

Bölümler kendisini öyle klasik gerilim dizilerindeki gibi yüksek bir ivmeyle tamamlamıyor. Bunun daha çok sezon finaline özgü bir durum olduğunu söyleyebilirim. Tüm şaşkınlığı, gerçeği ve rahatlamayı bölüm içerisinde yaşatıp, reaksiyonu toplayıp konusunu kapatıyor Ripley. Ayrıca bölüm tamamlandıktan sonra hemen kapatmamanızı tavsiye edeceğim çünkü credit yazıları akarken arkadan duyulan seslerde bir sonraki bölüme dair ufak tefek ipuçları var.

Her şeye şahit olan "Lucio". Yönetmen bu kedi hakkında "tanıştığım en yetenekli oyunculardan biri" demiş.

"Ripley"

Ripley hakkında önemli olan şeylerden bir diğeri de oyuncu seçimlerinin alışılagelmişin dışında olması. Normalde 20'lerinde olan karakter, 40'larının sonlarında olan Andrew Scott tarafından canlandırılıyor ve inanın bu hiçbir sorun teşkil etmiyor. Scott'ın 30'lu yaşlarındaki bir insandan hiçbir farkı olmadığı rahatlıkla söylenebilir.

"Dickie"

Dickie rolündeki Johnny Flynn de rolüne çok güzel uyum sağlamış. Bana göre Jude Law'ınkinden çok daha ağır başlı bir Dickie yorumu olması da Scott'ınki ile aynı şekilde açıklanabilir. Ekibimiz genel olarak The Talented Mr. Ripley filmine oranla biraz daha olgun bir yaş grubunu temsil ediyor.

"Marge"

Marjorie Sherwood ise başarılı oyuncu Dakota Fanning'in yorumuyla karşımıza çıkıyor. Gwyneth Paltrow'un Marge'ına göre daha sorgulayıcı ve mantıklı çıkarımlar yapabilen bir Marge Fanning'inki. Ripley'nin ondan çoğu zaman rahatsız olmasındaki asıl neden de neredeyse onun kadar zeki ve tehlikeli bir kadın olması. Dediğim gibi, Tom aralarına dahil olduğu ilk anda bile huzursuzluğu yüzünden okunabiliyor Marge'ın.

Caravaggio

Yönetmen Steven Zaillian'ın karanlık ve sofistike Ripley yorumuna barok düzen ve Caravaggio katmanını ekleyişini de çok beğendim ben. Sanattan hiçbir şey anlamayan karakterimizin bir süre sonrasında Roma sokaklarında kendini Caravaggio ararken bulması başlı başına mükemmel bir ayrıntıydı mesela. Çünkü zihninde neler olup bittiğini bilmediğimiz Tom, bu işe başlamadan öncesinde muhtemelen Caravaggio'nun kim olduğunu bile bilmiyordu.

Aziz Matthew'un İlhamı (1602) - Caravaggio

Karakterin cinsel yönelimi konusu bu Ripley'de biraz daha üzerinde duruluyor olsa da, 1999 versiyonunda olduğu gibi bu konu da tam olarak netliğe kavuşmuyor. Marge, kendisini Dickie ve Tom fazla vakit geçirdiği için dışlanmış hissediyor ve büyük olay yaşanmadan öncesinde Tom, Dickie'den bunu itiraf etmesini istiyor belki ama, ben bunun Tom'un Dickie'ye karşı birtakım pozitif duygular beslediği için olduğunu düşünmüyorum. Bu çok daha başka bir takıntı gibi.

Aslında olayın özeti de bu. Dickie'yi Marge'dan kıskandığı için değil; onun varlığını, taşıdığı ismi, yüzüklerini ve kendi yaşayamadığı o lüks hayatı kıskandığı için böyle davranıyor. TomDickie'ye ait olan şeyleri kendi üzerinde görmeyi çok seviyor.

Bu muhteşem dizinin ikinci bir sezonu gelir mi bilemiyorum. Netflix, Ripley'i bir mini dizi olarak sınıflandırmış. Ancak kitapların bir seri olduğunu, yani Bay Ripley'nin maceralarının burada sonlanmadığını hatırlatmak isterim. Dizinin de bu fikri destekler bir biçimde final yaptığını biliyor ve başlık kısmında parantezi bu yüzden açık bırakıyorum. Yüzümüzü kara çıkartma Netflix...

Başlangıçta bu renksiz şöleni yavaş ve sıkıcı bulan herkesi anlayabiliyorum. Ancak dişinizi sıkın ve Ripley'nin yalanlarının büyüsüne kendinizi teslim edin. Pişman olmayacaksınız.


Yaren’in Köşesi
muggle’lar mı? onlar hiçbir şey görmezler ama çatal batırırsan hissederler. merhaba, ben Yaren. çocukluğumdan beri tutkunu olduğum fantastik dünyalara, filmlere, kitaplara, dizilere ve çizgi romanlara dair videolar yapıyorum. ben bu videoları yaparken çok eğleniyorum, eğer siz de bana eşlik etmek isterseniz, kanalımı takip edebilirsiniz :)
Paylaş