Sinema tarihinin en önemli yapımlarından J.R.R. Tolkien imzalı The Lord of the Rings, 2010’larda izleyiciyle buluşan Hobbit serisinin sonrasında 2022 yılında yayın hayatına başlayan Prime Video’nun The Rings of Power dizisiyle evrenini genişletmeye devam ediyor.
İlk sezonuyla izleyicinin aklında başarılı bir dizi olarak yer edinemedi ne yazık ki. Hatta biz The Rings of Power’ı daha çok orijinal eserlerle zıtlaşmayı kendisine görev edinmiş, görsel efektleri ciddi anlamda güzel ama ne anlatacağına bir türlü karar veremeyen ortalama altı bir dizi olarak anımsıyoruz.
Yeni sezonda izlediğimiz ilk üç bölümde öncekine oranla gelişmeler olduğu belli oluyor fakat bunlar bu diziyi kurtarabilmek için yeterli olacak mı, hep beraber bekleyip göreceğiz.
Karmaşık ve kalabalık kadrosu içerisinde dizinin gövdesinde yer alan ve kesinlikle en iyi detayı olan Sauron ile harika bir başlangıç yapıyoruz sezona. Harika olan şeyin Sauron’un en başında olayların içerisine nasıl dahil olduğunun tane tane anlatılışı ve elbette Charlie Vickers’ın büyüleyici oyunculuğu olduğunu da en başından belirtmem gerek.
Açılış kısmında Sauron’u başka bir formda izliyoruz. Başka bir oyuncu tarafından canlandırılan karakterin bu sahnesinde suret değiştirebilir yapısına ve Orklar ile aralarındaki husumete dikkat çekiliyor. Halbrand olarak tanıdığımız biçimine geçtikten sonra ise bu sürecin Galadriel ile tanışma yolculuğunun nasıl başladığını anlatmak için verildiğini öğreniyoruz.
Manipülatörlüğün kitabını yazan adam…
Halbrand görünümündeki Sauron, Adar ile olan müzakeresinin ardından Eregion’u ziyaret ediyor. Celebrimbor’un görüşmeyi reddettiği karakterimiz, zekâsı ve cazibesi aracılığıyla yüzükler hakkında konuşmak için Celebrimbor’un ağzından girip burnundan çıkıyor ve bir şekilde onu ikna ediyor.
Kendisini “hediyelerin efendisi Annatar” olarak tanıtan Sauron, Orta Dünya liderlerine Elfler, Cüceler ve İnsanlar için dövülecek olan güç yüzükleriyle Sauron’u durdurmaya yardım etmek için Valar tarafından gönderildiğine ikna ediyor.
Galadriel
Diğer yanda Galadriel’in, ilk sezonda yaşadığı hayal kırıklıklarını hala üzerinden atamadığını görüyoruz. Arkadaşı olduğuna inandığı, belki de hisler beslemeye başladığı bu adam tarafından uğradığı ihanet, bir diğer dostu Elrond ile de aralarının açılmasına neden oluyor.
Sauron’un döndüğünü öğrenen Gil-Galad, Elfleri ve tüm Orta Dünya’yı kurtarmak için dövülmüş olan üç güç yüzüğünü kullanmaya karar veriyor, fakat ne oluyor dersiniz? Elrond, yüzükleri teslim etmeyi reddediyor. Sonrasında da Galadriel’e trip atıp gidiyor...
Bu kısımda çok küçük bir parantez açmak istiyorum. Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde Elrond’un ne kadar olgun ve ağırbaşlı biri olduğunu görmüştük. Yüzyıllar öncesini anlatan bu hikâyede, gençlik ateşiyle elbette çok daha hareketli bir yapıya sahip olabilir, ayrıca oyuncunun performansında da hiçbir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Fakat ben Robert Aramayo'ya bu rolde bir türlü ısınamadığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Asla Elrond havası alamıyorum kendisinden...
Büyük gücün getirdiği sorumluluk…
Yüzüklerin kaybolduğuna inanan Elfler, ölmekte olan Lindon Ağacı’nın son yaprağı da düşerken Orta Dünya’yı terk edip Valinor’daki evlerine gitmek zorunda kalıyorlar. Círdan, Elf yüzüklerinden birini takmış olarak beliriyor ve diğer iki yüzüğü krala uzatıyor.
Nenya ve Vilya isimli yüzükleri Galadriel ve Gil-Galad sırasıyla parmaklarına geçirdikten sonra Lindon Ağacı yeniden doğuyor. Ancak Galadriel, Celebrimbor’un Sauron tarafından öldürüldüğüne dair vizyonlar görmeye başlıyor.
Aynı şekilde Gil-Galad da yüzükten fazlasıyla etkileniyor ve ikilinin, gönderdikleri elf habercilerinin öldürüldüklerinden de haberleri yok. Dolayısıyla Celebrimbor’un başına bir şey gelmiş olabileceği konusunda endişeleniyorlar. Galadriel, bu sebeple Eregion’a bir ekip götürmeyi istiyor ve Gil-Galad, yalnızca Elrond'un ona katılması şartıyla yola koyulmasına izin vereceğini söylüyor.
Galadriel’in Elrond’a, bir zamanlar Halbrand’a karşı savunmasız olduğunu fakat artık öyle olmadığını itiraf etmesi elbette Elrond’un ona inanmamasıyla sonuçlanıyor. Çünkü Galadriel’in hala yüzüğün etkisinde olduğunu düşünüyor.
Yabancı
Nori ve henüz ismi belli olmayan (sanki kim olduğunu bilmiyoruz) Yabancı ise başka bir macera içerisinde. Rhûn’e doğru çıktıkları yolculuklarında aç, susuz, tükenmiş bir şekilde devam ederken birinin onları takip edip tuzak kurduğunu fark ediyorlar fakat sonrasında bu kişinin kendilerine yardımcı olmak için peşlerine düşen Nori’nin arkadaşı Poppy olduğu ortaya çıkıyor.
Bu ikilinin; Frodo, Sam, Merry ve Pippin’in, teknik olarak daha eski ama günümüz versiyonu olduğunu söylemek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Tıpkı onlar gibi izlemesi çok zevkli ve diziye renk katıyorlar. Elbette yanlarındaki bir adet uzun boylu büyücüyle birlikte…
Nori ve Poppy’nin Yabancı'ya isim önerileri yaptığını görüyoruz ama "ismini duyduğu an kalbinin parıldaması gerektiğini" söyleyen karakterimiz sunulan seçeneklerin hiçbirini beğenmiyor. Şimdiye kadar açıklamayarak beklentiyi yükselttiniz de yükselttiniz. İlerleyen bölümlerde gösterişli bir isim partisi bekliyorum Gandalf için. (Eminim Bilbo öyle yapardı.)
Cüceler
Siyahi üyelerinin olmayacağının savunulmasıyla başlayan, ilk sezondan beri eleştiri oklarının hedefi olan bir diğer grup da Cüceler... Tolkien’ın tasvirlerine göre, normalde kadın cücelerde bariz bir sakal olurmuş. Bu sezonda bu detaylara dikkat edilmiş ama geçtiğimiz sezonda bu detayın olmayışı büyük ses getirmişti hatırlarsanız.
Renk veya ırk mevzusu bir yana, Cüceler’in dizi içerisinde izlemesi en zevkli topluluklardan biri olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Görünüşüyle tepki çekmiş de olsa dizinin en mantıklı karakterlerinden biri olan Disa, küs olan eşi ve onun babası Kral III. Durin’in arasını bir şekilde yapmaya çalışıyor ve üçüncü bölüm, Kral Durin’in yüzüğünün dövülmesiyle sona eriyor.
Tabii öncesinde Isildur’un Estrid’e anlattığı acıklı hikâyesi var. Bölümün en iyi sahnelerinden biriydi doğrusu ve Estrid'in sırtında taşıdığı ancak sonrasında yakarak kapatmaya çalıştığı Adar’ın mührü, karakterin aşağı yukarı nasıl biri olduğunu da gösteriyor. Yine de bu ikili arasında daha çok sahne görmek isterim gerçekten.
Numenor topraklarına doğru çıktığı yolculukta kaçırılan atı Berek’i bulan Isildur, Adar’ın adamlarından zarar görmeden önce ise Arondir tarafından kurtarılıyor.
Arondir de sevdiği kadın Bronwyn’in yasını tutuyor ancak dürüst konuşmak gerekirse ben bu karakterin öldüğünü bile unutmuştum, izlerken bir eksiklik olduğunu fark ettim ve görünce de şok oldum. İlk sezonun bıraktığı etkiyi özetlemeye yeten bir durum bana kalırsa...
Nihayetinde, ilk sezonda dağıtılanları toparlamaya çalışan bir dizi var karşımızda. Ancak o kadar çok karakter var ve hikâye o kadar dağınık ilerliyor ki, bu evren hakkında biraz bilgiye sahip olan biri bile işin içinden yardımsız çıkamaz, hiç bilmeyenlerin ise herhangi bir şansı varmış gibi görünmüyor.
Yüzüklerin Efendisi filmlerini çok seven, Tolkien’ın kaleme aldığı sadece ilk Yüzüklerin Efendisi kitabını okumuş, diğerlerini de şöyle biraz karıştırmış biri olarak ben de zorlananlardan biriyim. Umarım bu durum ilerleyen bölümlerde biraz olsun hafifler diyelim.
Ve başlıkta da belirttiğim gibi, ilk sezonun aksine çok şükür ki bu sezonda yüzük var!
Yorumlar