Prime Video’nun The Rings of Power’ında savaş artık kapıya dayandı. Sezon sonuna sadece iki bölüm kalmışken bu bölümün bu kadar yavaş olması işimize hiç yaramadı doğrusu.
‘Who is He?’ adlı bölüme, neredeyse ruhsal bir çöküşün eşiğinde olan Celebrimbor ile başlıyoruz. Haftalar, belki de aylardır yüzükler üzerinde çalışan fakat bir türlü hedefine ulaşamayan karakterimiz öfkeli, umutsuz ve emeklerinden vazgeçti geçecek. Çırakları desek onlar da bu öfkeli adamdan nasibini almış, asık suratla gezinen, insan azarlamaya yer arayan, hatta onların isimlerini bile unutmaya başlamış Lord’larına tahammül etmeye çalışıyorlar.
Celebrimbor’un böyle bir ruh hali içerisinde olmasının nedeni tabii ki belli. Melek yüzlü (!) Annatar’ın saman altından su yürütürcesine yaptığı baskıları elbette bir yerden patlak verecekti. Annatar karakterinin işlenişine, sinsiliğine bayıldığımı yine dile getireceğim. Fakat bu sefer Celebrimbor'un da hakkını vermek gerek. Aktör Charles Edwards, çaresizliğini çok güzel yansıtıyor karakterin. Annatar ve Celebrimbor'un diyalogları, dizi içerisinde yıldızladığım nadir sekanslar arasında yer alıyor ve ikili, bölümün geri kalanında karşımıza çıkan tüm karakterlerden rol çalarak yollarına devam ediyor.
Özellikle, CGI teknolojisi kullanılarak oluşturulduğunu düşündüğüm fakat gerçek efektlerle, üstüne üstlük bir de tek bir kamera çekimiyle kayda alınan şu sahneye ne kadar hayran kaldığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Kostüm, ışıklandırma, efektler ve atmosfer konusunda bu kadar başarılı olan bir dizinin, senaryo konusunda bu kadar çuvallayabiliyor ve bir türlü dikiş tutturamıyor oluşuna çok üzülüyorum doğrusu.
Eregion’un yularlarını yavaş yavaş ele almaya başlayan Annatar, Adar’ın ordusunun kapıya dayandığını, öldürülen ve misilleme amacıyla kapıya bırakılan elf gözcüsünün gelişiyle öğreniyor. Ve tek sıkıntımız bu değil; yüzük yapımı için gereken Mithril miktarı azalmış durumda ve tedariği için çağrıları uzun süredir cevapsız bırakan Cücelere gidilmesi gerekiyor.
Biz’li şekilde konuşmaya ve yüzüklerin yapımına manevi bir şekilde destek olmaya başladığımı hissediyorum, sanırım Annatar beni de kendi tarafına çekmeyi başarıyor. 😅
Kral Durin’e şapka çıkartalım
Hakkının yenmesini istemediğim bir diğer konu da genel olarak Cücelerin işleniş biçimi. Sadece bir izleyici gözünden bakarak söyleyebilirim ki aile içi dramalarıyla, karakterleriyle, birbirleriyle olan mevzularıyla bu dizi içerisindeki en güçlü şekilde empati yapabildiğimiz neredeyse tek tür Cüceler. İlk sezondan bu yana Kral Durin ve ailesini izlemekten çok keyif alıyorum.
Öznel düşünceleri bir kenarı bırakırsak, geçtiğimiz bölümde Cücelere ulaşan güç yüzüğünün etkilerini bu bölümde daha kuvvetli bir şekilde görüyoruz. Kral Durin, yüzüğün adeta kölesi olmuş, kendi çocuğu dahil kimsenin sözünü dinlemeyecek kıvama gelmiş. Melek yüzüyle Mithril istemeye gelen Annatar dahi Durin’i ikna edemiyor ve sinsi karakterimiz yakınlarda bir yerlerde Balrog’un varlığını hissedip, şimdilik geri adım atmayı tercih ediyor.
Burada da özellikle oyunculuklara da pencere açmak istiyorum. Dizide Galadriel'in donukluğu dışında, onun da sebebi karaktere doğru düzgün diyalog yazılmaması bence, oyunculuk performansları neredeyse mükemmele yakın ilerliyor. Ve bu bölümün yıldızı da bariz bir biçimde Kral III. Durin'e hayat veren Peter Mullan olmuş.
Ned Stark- pardon, Elendil’in duruşması
Kafamızı Numenor topraklarına çevirdiğimizde ise Elendil, yargılanmak üzere halk içerisinde bir duruşmaya çıkartılıyor. Game of Thrones’un birinci sezon finaline fazlasıyla göz kırpan sahne, şükür ki onun gibi kan dondurucu biçimde sonuçlanmıyor.
İşlemediği suçları itiraf etmesi ve Ar-Pharazon’u Numenor’un gerçek kralı kabul etmesi istenen Elendil’in tıpkı Ned Stark gibi boynunu eğerek aşağı bakması isteniyor. İki diziyi izlemiş olan herkese bu sahne derin bir gerilim hissi verip heyecanlandırsa da bu paralelliğin gereğini tam olarak çözebilmiş değilim.
Neyse ki bu orta çağdan kalma duruşma Kraliçe Miriel’in fedakarlığıyla başka bir boyuta taşınıyor ve deniz solucanının son hükmüyle, sanığın suçsuz olduğuna karar veriliyor.
Bu arada bu yaratığa benzer bir deniz yılanının Tolkien kitaplarında yer aldığı biliniyor ancak bu hayvanın tam olarak "o" olduğu konusu biraz şaibeli…
Heba edilen hikâyeler...
The Rings of Power için yazdığım incelemelerde daha öncesinde de bahsettiğim gibi, dizi bizlere aynı anda birçok şey sunmak istiyor, bazı konularda fazlasıyla aceleci ve hevesli davranıyor fakat sonucunda elimize hiçbir şey geçmiyor.
Fazla karakter barındırmanın en büyük dezavantajlarını yaşıyor yaşamasına ve bunun yanında bir de sahnelerin kırpılması gibi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Yapım ekibinden gelen açıklamalar da bu bilgiyi destekler nitelikte. Tam hikâyenin içerisine girmeye çalışacağız, sahne bir anda yarıda kesiliyor. Kılayaklar, Elendil, Adar ve Galadriel... Her birinin diyalogları yavan, bir an önce sonuca ulaşma odaklı ve bu da sahneler sanki özellikle yarıda kesilmiş gibi bir hava yaratıyor. Yukarıda konuştuğumuz gibi, sadece Annatar, Celebrimbor ve Cüceler’in hikâyesinin umurumuzda olmasının nedeni de budur belki.
Büyük Eregion Savaşı’nı son üç bölümde izleyeceğimizi düşünmüştük fakat ne yazık ki bu bölüm de diziye pek bir şey sunamayan o geçiş bölümlerinden biri olarak hizmet etti. Aceleciliği ve kafa karışıklığını dışarıda bıraktığımızda (geriye ne kalıyorsa sanki...) yine Annatar/Sauron/Halbrand sayesinde izlenebilir sahneler sunabilen bir bölümdü diyelim ve mecburen bir sonraki bölümü beklemeye başlayalım bakalım...
Yorumlar