Gerçeklerle temellendirildiğini iddia eden dizi, 90'lı yılları konu edinen sezonun bu kısmında, tarihe sadık kalmaya çalışıyor gibi görünse de izlediği yanlı tavır gerçeklerden büyük ölçüde uzaklaşmasına neden olmuş.
Altıncı sezon kadrosunda, Imelda Staunton, Khalid Abdalla, Dominic West, Jonathan Pryce, Lesley Manville ve Elizabeth Debicki'nin bulunduğu The Crown, ilk sezondan itibaren odak noktası olan Kraliçe Elizabeth'i, Prenses Diana dolayısıyla bir süreliğine kenara bırakıyor.
1981 yılında gerçekleştirilen düğünle, kraliyet ailesine dahil olduğundan bu yana tüm dünyanın gözdesi olan prenses, dizide de hikâyeye dahil olduğundan beri, fakat özellikle bu son dört bölümle birlikte, bütün spot ışıklarını üzerine topluyor. Bu yüzden dört bölümlük bir "Diana Show" izliyoruz diyebiliriz.
Beşinci sezon itibariyle Diana rolünü Emma Corrin'den devralan Elizabeth Debicki'nin inanılmaz benzerliği ve naif oyunculuğu, elbette bunun en büyük nedenleri arasında ancak ölümünün ardından bunca sene sonra bile Diana'nın hala tüm dünya tarafından sevgiyle anıla, hâlâ reyting kazandırabilecek tarihi bir figür olmasının da çok büyük bir etkisi var.
Sadece dört bölümden oluşan son sezonun ilk parçası, Diana'nın hayatının son dönemlerine odaklanıyor. Spot ışıklarını Elizabeth'in üzerinden aldığı gibi, bu dört bölümde dizinin tüm odağı da Diana'nın üzerinde.
"Persona Non Grata"
Persona Non Grata, bir ülkeye girmesi yasak olan veya o ülkede kalması, ülkenin merkezi yönetimi tarafından yasaklanmış olan yabancı kişi ve kişilere verilen bir isim, bir diplomatik terimdir. İlk bölümün ismi olarak karşımıza çıkan bu kavramın siyasi veya diplomatik bir göndermesi bulunmasa da aslında neyi temsil etmeye çalıştığı fazlasıyla belli.
Paris'teki "büyük kaza" ile açılış yapan bölüm, Charles ile boşanmalarının üzerinden bir yıl geçmiş olan ve tıpkı onun gibi hayatına devam etmekte olan Prenses Diana'nın o dönemin sinema sektörünün ünlü iş adamlarından olan Muhammed El-Fayed'in oğlu Dodi El-Fayed ile olan ilişkisinin çalkantılı bir kısmına mercek tutuyor.
Kraliyet ailesi ile resmî olarak bağını koparmış olsa da başka ilişkiler içerisinde olması hiçbir şekilde hoş karşılanmayan Diana'nın, Dodi ile içerisinde bulunduğu bu durum, "yasaklı" olarak tanımlanıyordu.
Dodi'nin, Diana ile görüşürken ünlü manken Kelly Fisher ile nişanlı olmasının da bu "yasaklı" damgasında önemli payı vardı ancak eski kraliyet gelininin bu haberlerle gazetelere manşet oluşu pek hoş karşılanmadı. Bu durumda kullanılan "Persona Non Grata" teriminin ise içinde bulundukları durumu özetlemeye fazlasıyla yardımcı olduğu görülüyor.
Camilla'nın Doğum Günü
Bu sırada uzun süredir hayat arkadaşı olan Camilla'nın 50. yaş günü için parti düzenlemek isteyen Charles ise, annesinden partiye katılmasını istese de Elizabeth cephesinden olumlu bir yanıt alamıyor.
Gerçekte de en başından beri bu ilişkiye soğuk yaklaşan kraliçenin, daha sonrasında oğlunun ısrarlarıyla ve biraz da mecburiyetten Camilla'ya nötr bir tavır takındığı da bilinenler arasında.
Camilla'nın doğum günü partisini gölgede bırakan Diana'nın Dodi ile çıktığı yat tatili, burada olduğu gibi Charles'ın gerçekte de çileden çıkmasına neden olmuş. Diana'nın Camilla'nın doğum gününde özellikle paparazzilere yaptığı açıklamalarla gündeme gelmeye çalışıyormuş gibi gösterilmesi ise sezon içerisinde gerçeklik yönünü sorguladığımız olaylardan biri.
Prens Harry'nin geçtiğimiz yıllarda çıkarttığı kitabında bahsettiği gibi, duygusal bağ kurma konusunda pek de başarılı olmayan Charles'ın, çocuklarıyla aralarındaki samimiyeti kanıtlama çabası içerisine girdikten sonra Harry ve William ile Balmoral'da yapılan fotoğraf çekimi ise, en azından doğruluk payı bulunan bir eylem.
"Dis Moi Oui"
Üçüncü bölüme geldiğimiz zaman Dodi ile Diana ilişkisinde, birlikte yapılan geziler ve beğenilen yüzükler dolayısıyla daha ciddi bir aşamaya geçildiğine, Dodi'nin evlenme teklifi ettiğine şahit olsak da aslında bu da doğruluğu şaibeli olan durumlardan bir tanesi.
Paris gezileri sırasında, halkın ve basının ilgisinden ne kadar bunaldığını dile getiren Dodi, Diana ile normal bir akşam geçirmek için çıktıkları yemekte her zamanki gibi rahatsız edilmelerinin üzerine kendi odalarına çıkıyorlar.
Birkaç gün önce Diana'nın beğenmiş olduğu Dis Moi Oui isimli yüzüğü gizlice satın alan Dodi, prensesten çok hoşlandığı için, ancak daha çok babasını memnun edebilmek için evlilik teklifinde bulunuyor. Ancak maalesef beklediği cevabı alamıyor.
2007 yılında yapılan araştırmada Dodi'nin bu yüzüğü gerçekten satın aldığı öğreniliyor ancak kaza gecesinde üzerlerinden nişanlanmaya ya da herhangi bir yüzüğe dair bir eşya çıkmıyor hatta öncesinde de çiftin arasında böyle bir teklif ya da konuşmanın geçtiği düşünülmüyor.
Dizi, burada da yanıltıcı ifadeler kullanıyor olmasının yanında Diana'yı sanki Dodi ile sadece eğlenmek istiyormuş gibi bir durumun içine sokmuş.
Oysa, Diana'nın eski yardımcısı Paul Burrer'in açıklamalarına göre, sonuçları her ne kadar kötü olursa olsun, prenses, bir gün tekrar evlenmek istediğini açıkça belirtmiş.
Prenses'e Veda
Kazadan sonra yaşananların bir kısmı doğru iken, büyük bir kısmı yine doğruları yansıtmıyor.
Paparazzilerin kontrolsüz davranışları ve araç şoförünün alkollü olması, araçlarının Paris'te bulunan Pont de l'Alma tünelinde büyük bir kaza yapmasına yol açıyor.
1997 yılının 30 Ağustos'unu 31'ine bağlayan gece, saat dörtte, tıpkı gerçekte olduğu gibi Prenses Diana'nın ölüm haberi tüm dünyayı yasa boğuyor. Diana'nın naaşını Britanya'ya getirmek için acil bir şekilde Paris'e uçan Charles'ın, ailesiyle Diana'ya düzgün ve halka açık bir tören yapılması gerektiği konusunda bir tartışma yaşadığını görüyoruz.
Charles'ın, Diana'nın ölü bedeni ile karşılaştığı sahnede olanlar ise Pitié Salpêtrière Hastanesi çalışanlarının o dönemki açıklamalarına göre, gerçekten yaşanmış. Duygularını göstermekte zorlandığı herkes tarafından bilinen Charles'ın, odaya girişinin ardından kendini kaybettiği, ağladığı, bağırıp çağırdığı yakınlardaki herkes tarafından duyulmuş.
Son pişmanlık bazen fayda etmez Charles.
Charles'a ve Elizabeth'e musallat olan hayalet Diana sahneleri ise bana göre Diana konusunda suçluluk duygusu taşıyan herkesin vicdanını rahatlatmak adına çekilmiş. Elizabeth Debicki'nin başarılı performansı dolayısıyla izlerken elbette duygulanıyorsunuz ancak gerçeklere biraz hâkim olan biri bile Diana'nın kullanacağı cümlelerin asla bunlar olmayacağını bilir.
Gerçeklerden esinlenildiği gibi, çokça kurmaca anı da barındıran The Crown, kraliçeden vazgeçip sadece Diana'ya odaklandığı bu sezonda, keşke doğrulara korkusuzca yönelebilip, her şeyi objektif bir biçimde izleyiciye sunabilme cesaretini gösterseydi.
Gençliğinin baharında yitip giden ve aradan geçen onca zamana, onca seneye rağmen, onu hiç tanımayan insanların bile kalbine dokunmayı bir şekilde başaran Diana'yı karalamak için verilen onca çabanın aksine; bu dünya için yaptığı iyilikler, sevindirdiği onca insan ve yardım eli uzattığı onca hayat, onun sonsuza kadar pozitif, genç, güzel ve iyi kalpli bir insan hatırlanmasına neden olacak.
Ben daha dünyaya gelmeden önce hayatını kaybeden Diana'yı, çocukken bana masal gibi anlatarak birçok şeyi öğrenmeme vesile olan anneciğime teşekkür ederim. 🕊
Yorumlar