Marvel Sinematik Evreni fırınından en taze çıkmış olan The Marvels, çeşitli yapımlar aracılığıyla tanımış olduğumuz karakterleri, galaksinin hiç olmayacak köşelerinde denk getirip hem keyifli vakit geçirtmeyi hem de tehlike altındaki evreni kurtarmayı planlayan bir film.

Brie Larson, Teyonah Parris, Iman Vellani, Zawe Ashton ve Samuel L. Jackson'ın kadrosunda yer aldığı film, başarılı oyunculukları, hareketli senaryosu ve beklenmedik esprileriyle olumlu bir izlenim bırakıyor gibi görünse de ne yazık ki bu vaadini tam anlamıyla gerçekleştiremiyor.

"Monica", "Carol", "Kamala"

Evrene sonradan dahil olan Kaptan Marvel'ı, izleyiciler benimsemekte biraz zorlanmıştı. Bu film, samimiyetsiz ve soğuk tavırları dolayısıyla çoğu kişi tarafından evrene yakıştırılamayan karakteri, bir nebze de olsa izleyiciye sevdirmeyi başarıyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri de bana göre ilk filmdekine oranla çok daha doğal tepkiler içeren sahneler içeriyor oluşu.

Karakter detaylarına tam anlamıyla hâkim olabilmek için önceki yapımları izlemek şart.

Monica Rambeau karakteri, İlk kez Captain Marvel (2019) filmiyle hayatımıza girmiş olsa da biliyorsunuz biz aslında onu Wandavision (2021) dizisi ile tanıdık. Yani hem Carol için hem de Monica'nın güçlerini elde ediş biçimini anlayabilmek için öncelikle Wandavision'ı izlemiş olmak gerekiyor.

"Monica/Geraldine", "Wanda"

Kaptan Marvel ve Monica Rambeau'dan oluşan ekibin bir diğer üyesi ise Kamala Khan. Ms. Marvel dizisiyle hayatımıza giren Kamala'nın güçleri, büyükannesinden yadigâr kalan büyülü bilezik dolayısıyla ortaya çıkmıştı. Geçtiğimiz yıl Disney+'ta yayınlanan Ms. Marvel dizisi ise The Marvels'ı tam anlamıyla kavrayabilmek için izlenmesi gereken yapımlardan bir diğeri.

Wanda Maximoff'un kara büyü kullanarak, ailesi için oluşturmuş olduğu sahte kasaba Westview'un etrafına örmüş olduğu Hex duvarından geçmeye çalışırken yüksek derecede radyasyona maruz kalan Monica, bu duvarı aşmayı başardıktan sonra, elektromanyetik dalgaları çeşitli ışın türlerine döndürebilme yeteneğine sahip oldu.

Carol'ın en yakın arkadaşı Maria'nın kızı olan Monica, çocukluğundan beri hayranı olduğu Carol teyzesine, annesinin vefatı döneminde onları yalnız bıraktığı için çok kırgın. Yıllar sonra bu filmde yolları kesişen ikili arasında ise önemli ve duygusal anlar yaşanıyor.

"Carol", "Monica", "Maria"

Ailesi yerine koyduğu bu insanların hayatında sebep olduğu boşluk, Carol'ın elbette büyük bir suçluluk duymasına neden oluyor ancak bu film ile, pişman olduğu tek olayın bu olmadığına şahit oluyoruz.

Başarısız bir düşman.

Savaş zamanında yaptığı hatalar ve onların meydana getirdiği sorunlara odaklanan film, ana kötümüz Dar-Benn'in ortaya çıkışına zemin hazırlıyor. 

"Dar-Benn"

Dar-Benn, Kaptan Marvel'ın Supreme Intelligence'ı yok etmesinin ardından meydana gelen Kree iç savaşının hayatta kalanlarından biri. "Hala" gezegeninin yerlilerinden olan karakter, halkını ve topraklarını kurtarabilmek adına liderlik görevini üstlenmiş ve bu amaç uğruna her şeyi göze alabilecek biri olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

Karakterin ciddiyeti ve motivasyonu gayet yerinde. Zawe Ashton da elinden geleni yapmış ancak buna rağmen Dar-Benn, senaryonun yetersizliği dolayısıyla filmin en zayıf yönlerinden bir tanesi olmuş.

Geçmişte, kötü adamlar konusunda sinema tarihine geçebilecek kadar başarılı karakter profilleri çizebilmiş olan Marvel (Loki, Winter Soldier, Hela) bir süredir boğuşmakta olduğu "düşman" problemini maalesef ki bu filme de taşımış.

"Loki", "Winter Soldier", "Hela"

Kamala Khan'ın bu filme dahil olma sebebi ise, Ms. Marvel'ın son bölümünün after credit sahnesinde kendisinin Carol Danvers ile yer değiştirmiş olması. Aslında filmin ana teması da bu olay üzerinden işliyor. Kozmik güçlere sahip olan bu üç kahraman, evrenin neresinde olurlarsa olsun, güçlerini eş zamanlı olarak kullanmaya başladıkları an sırasız olarak birbirleriyle yer değiştirmeye başlıyorlar.

Bir yerden sonra takip etmesi zor bir hâl alan bu yer değiştirme olayı, diğer Marvel filmlerine oranla oldukça kısa bir süreye sahip olan bu filmi, birkaç sevimli sahne ile "eğlenceli" olarak tanımlamamıza yardımcı oluyor.

Ancak tam olarak hangi konuya odaklanacağına bir türlü karar veremeyen film, izleyiciyi de tatsız bir ikilemde bırakıyor. Carol'ın geçmişteki hataların sonucu olarak yok olan gezegenin halkına üzülmeye çalışırken, göbek atmadan duramayan Aladna halkı ile selamlaşmaya başlıyoruz. Kısa süresi dolayısıyla bir konu üzerinde çok fazla duramayışlarını elbette anlayabiliyorum ancak sahne geçişleri arasındaki denge tam olarak oturtulamamış gibi de hissediyorum ve bu, izleyicinin "zaten zor bağ kurabildiği" karakterlerle arasına biraz daha mesafe koymasına neden oluyor.

Marvel'ın farklı yöntemler denediği bu "yemeğinde" Disney'in de tuzunun bol olduğunu, Aladna'daki bu seremoni sahnesiyle iliklerimize kadar hissediyoruz.

Basit bir senaryo ile öylesine bir araya getirilmiş gibi görünen kahramanlarımızı birbirine aralarındaki pozitif enerji bağlıyor. Burada Kamala'nın da payı çok büyük.

İlk filme kıyasla, Carol Danvers'ın kostümlerinin çok daha güzel olduğunu da söylemem gerek.

En iyi süper kahraman filmi olamayacağı gibi, en kötüsü olmaktan da birkaç adım uzak olan The Marvels, en azından after credit sahneleriyle gönlümüzü almayı başardı.

Eski bir dost.

Marvel Sinematik Evreni'nde yaşanmasını uzun zamandır beklediğimiz olaylardan biri, özellikle çizgi roman uyarlaması filmlerin eski ve sıkı takipçilerini hedefe alarak gerçekleşiyor. Ms. Marvel, Doctor Strange: Multiverse of Madness ve Wandavision gibi son birkaç projede ufak parçalarıyla karşılaştığımız durumlar, bu filmdeki sürpriz ile bir basamak daha yukarı çıkıyor.

İlk credit'in de uzun zamandır parçalarını toparlamakla meşgul olduğumuz, çizgi romanlarda son derece başarılı ilerleyen ve daha çok geleceğe yönelik bir girişim olduğunu söyleyebilirim.

Ancak bu iki sahne arasında, ikincinin yerinin elbette çok başka olduğunu, hatta daha fazlasını görmek için sabırsızlandığımı da özellikle belirtmek isterim.

Zeminini hazırlamakta yardımcı olan Wandavision ve Ms. Marvel'ı izleme fırsatı olanlar için, mantık çerçevesine yerleştirilebilecek sahnelere sahip olan The Marvels, bunları izlememiş olan izleyicilerin büyük bir kısmı tarafından maalesef pek beğenilecek bir yapım değil.

Ancak her şeye rağmen, evrenin geleceğinde karşımıza çıkacak hikâyelerde zorlanmamak ve sonraki adımlarda puzzle parçalarının sağlıklı bir biçimde birleştirebilmek adına en azından şöyle bir göz gezdirilmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.


Yaren’in Köşesi
muggle’lar mı? onlar hiçbir şey görmezler ama çatal batırırsan hissederler. merhaba, ben Yaren. çocukluğumdan beri tutkunu olduğum fantastik dünyalara, filmlere, kitaplara, dizilere ve çizgi romanlara dair videolar yapıyorum. ben bu videoları yaparken çok eğleniyorum, eğer siz de bana eşlik etmek…
Paylaş