Sony'nin yarattığı Venom, Venom: Let There Be Carnage ve Morbius gibi filmleri içeren tutarsız Spider-Man evreni, kontrolsüz bir biçimde genişlemeye devam ederken, koleksiyona son olarak Dakota Johnson'ın başrolünde yer aldığı Madame Web ekleniyor.
Johnson'a; Sydney Sweeney, Isabela Merced, Celeste O'Connor, Tahar Rahim, Emma Roberts ve Adam Scott'ın eşlik ettiği filmde, Örümcek Adam'ın akıl hocalarından biri olan Cassandra Webb'in Madame Web'e dönüşüm yolculuğunda ona eşlik ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde vizyona giren film, süper kahraman filmlerinin rağbet görmekten çıkmaya niyetlendiği şu dönemlerde, maalesef ki izleyenlerin fikrini olumlu yönde etkileyecek herhangi bir girişimde bulunmuyor. Aksine, şimdiye kadar yapılmış olan en kötü çizgi roman uyarlaması filmler arasında kendine çok güzel bir yer açmaya çalışıyor diyebiliriz.
Tobey Maguire'ın Peter Parker olarak karşımıza çıktığı ilk Spider-Man filmi, süper kahraman çılgınlığının başlamasına neden olan kilit yapımlardan birisiydi.
Örümcek Adam'ın beyaz perdeye girişini sağlam adımlarla attığı bu film ile, üzerine eklenen devam halkaları, alternatif evrenlerdeki Örümcek Adamlar, onların devam filmleri, yer aldıkları yan projeler, kötü adamlarının solo filmleri derken, elimizdeki Spider-Man dosyası koskocaman bir hale geldi.
Sony'nin başına buyruk bir biçimde oluşturduğu bu evren ise, 2018 yılında, Tom Hardy'li ilk Venom filmiyle başlamıştı. Filmin sürpriz bir şekilde elde ettiği hasılat, şirketin bu evreni genişletme kararı almasına neden oldu.
Tüm bunlar Venom'un suçu mu?
Elbette hayır... Venom filmleri senaryo açısından ne kadar üzerine pek düşülmemiş de olsa, en azından eğlendirme vaadini yerine getirebiliyor. Tom Hardy'nin hayat verdiği Eddie ve Venom karakterleri, görevlerini fazlasıyla yerine getirebildiği için, filmlerin tolere edilebilir birçok noktası var.
Ama Madame Web'de bu söz konusu değil.
Çizgi romanlarda Örümcek Adam'a tavsiyeler veren, gözleri görmeyen ve oldukça yaşlı bir kadın olan Madame Web'in, burada, henüz Madame Web olamamış Cassandra'nın 30'lu yaşlarında gencecik bir kadınken almak zorunda kaldığı sorumluluklara ve kendi geçmişine doğru çıktığı bir çeşit "astralimsi" yolculuğa şahit oluyoruz.
Klişe bir arka hikâye...
Amazonlarda örümcekler üzerine araştırmalar yapan ve doğumu sırasında vefat eden annesini hiç tanıyamamış olan Cassie, bir paramedik. Çevresiyle uyumsuz ve tuhaf davranışlarıyla dikkat çeken Cassie, insanlara duyduğu güvensizliği neredeyse tüm sahnelerde hissettiren, biraz problemli bir karakter.
Geçirdiği bir kaza dolayısıyla kısa süreliğine diğer tarafa gidip gelen karakterimiz, geri döndükten sonra bir anda özel güç sahibi oluyor ve gözlerinin önünde, yaşadığı anın birkaç dakika ötesine dair ilginç görüler süzülmeye başlıyor.
Filmin başarısız olduğu noktalardan biri, karakterlerin yalın halleriyle fazlasıyla oynayıp, ortaya daha iyi bir şey çıkartamamak. Çizgi romanlarda eski bir asker olarak tanıdığımız Ben Amca'nın orijin hikâyesi üzerinde de gereksiz oynamalar yapılmış. Bu filmde bir paramedik olan Ben Parker, Cassie'nin iş arkadaşlarından bir tanesi.
Ölümden döndükten sonra yanı başında Ben'in bulunması, Cassie'ye güven veriyor elbette. Ben ve Cassie'nin oldukça iyi bir ikili olduğunu söylemek gerek. Yetimhanede büyümüş olan Cassie'nin kendi ailesiyle kaynaşması adına Ben, arkadaşını, baldızı Mary'nin "hoş geldin bebek" partisine davet ediyor.
Tamamen klişelerden oluşan filmin ilk bölümünde, önemli olaylara tanıklık ediyoruz ancak senaryo o kadar basit ve özensiz ki, kurduğu hikâyede ortaya çıkan soruların hiçbirine yanıt vermeye tenezzül bile etmiyor.
Mesela, Cassie bu yaşa kadar bu kadar önemli güçlere sahip olduğunu nasıl fark etmemiş olabilir?
Ya da kötü olarak karşımıza çıkan Ezekiel Sims, sadece rüyasında görüp durduğu bu üç kızın peşine nasıl bu kadar vahşice düşebiliyor?
Kabuslarda birileri tarafından sürekli öldürüldüğünü görmek, elbette ürkütücü olabilir, ancak sadece bir lise öğrencisi olan bu kızların izini sürmek, olayların hiçbirinden haberi olmayan bu çocuklara saldırmak, sizce de biraz abartılı değil mi?
Bu arada üç genç olarak karşımıza çıkan Julia, Anya ve Mattie'nin, birbirleriyle kimyaları gerçekten tutmuş gibi. Ancak özellikle Julia karakterine hayat veren 26 yaşındaki Sydney Sweeney'nin, lise öğrencisi gibi gösterilmeye çalışılma çabası çok da başarılı olamamış gibi görünüyor.
Büyük güç, bazen büyük sorumluluk getirmeyebilir.
Final savaşında, güçlerini artık kontrol edebildiğini gördüğümüz Cassie'nin sorumluluklarını benimsemesiyle birlikte, zor da olsa karakter gelişimini tamamladığını görüyoruz.
Çünkü, Ben Amca'nın Peter'a söylediği gibi; "Büyük güç, büyük sorumluluk getirir." değil mi?
Hayır. "Eğer, sorumluluk alırsan, büyük güç de yanında gelecektir." Film, bu klasikleşmiş sözü de kendisine göre revize edip, saçma sapan bir şekilde önümüze sunuyor...
İdare eder diyebileceğimiz aksiyon sahneleri bulunduran film, dağıttıklarını toparlama endişesi bile hissetmeden final yapmayı tercih ediyor. Uzun lafın kısası, Sony'nin birkaç kötü adamla birlikte kurmaya çalıştığı Örümcek Adam evreninin bir diğer üyesi Madame Web, gencecik yaşına rağmen rolün getirdiği ağırlığı taşıyabilen Dakota Johnson'a ve kabul edilebilir görsel efektlerine rağmen, sadece ticari amaç güden bir projeden ileriye gidemiyor.
Venom: Let There Be Carnage, Morbius ve son olarak Madame Web gibi art arda gelen facialar sonrasında, ben de Sony'e şu soruyu sormak istiyorum:
Örümcek Adam olmadan bir "Örümcek Adam" evreni yaratmak, gerçekten kimin fikriydi?
Yorumlar