Kevin Von Erich, kendi cümlelerine bakılırsa ailesinin üzerindeki lanetin varlığına hiçbir zaman inanmadı. Ancak 1980’li yıllara damga vuran Von Erichler’i ter ve emekle ilmek ilmek örülmüş, başarıya ulaşmak için birbirlerine kenetlendikleri bu yolda ne yazık ki trajediler dizisi bekliyordu.

Gerçek hikâyeden uyarlanan ve The Nest (2020), Martha Marcy May Marlene (2011), Dead Ringers (2023) gibi yapımlarıyla tanınan Sean Durkin’in yönetmen koltuğunda yer aldığı The Iron Claw, döneminin en yetenekli sporcularını bünyesinde barındıran Von Erich ailesinin öyküsünü anlatıyor.

Bir başarı öyküsü olduğuna inanarak başladığım filmde sona geldiğimde gözyaşlarımın da credit yazılarıyla birlikte akmaya başladığını daha yazının en başından belirtmek isterim. Elbette bunda daha öncesinde Von Erichler’e dair herhangi bir bilgimin olmamasının da büyük bir etkisi var. Benim gibi güreşe uzak ve bu aileye dair bir fikri olmayanları da gerçekten dipten sarsacak bir film bekliyor.

Güreş dünyasında vahşi tavırlarıyla tanınan ailenin reisi, aynı zamanda National Wrestling Alliance’ın da bir numaralı isimlerinden biri olan Jack 'Fritz' Von Erich.

Buddy Marino, Fritz Von Erich

Aslen bir futbolcu olarak kariyerine adım atan ancak sonrasında eğitmenlerinin yönlendirmesiyle güreşe merak saran, dünya şampiyonluğu da dahil olmak üzere çeşitli başarılara imza atan Fritz, uzun soluklu kariyerine 1982 yılında veda etti ve emekli oldu. Geriye, artık imzası haline gelmiş olan pençe şeklindeki el hareketi ve bu meslekteki ısrarı ve hırsı uğruna feda edeceği evlatları kalmıştı.

Tahmin edebileceğiniz üzere, filmin ismi de bu yüzden "The Iron Claw"

Altı çocuk sahibi olan Fritz Von Erich, ilk evladı Jack’i henüz altı yaşındayken, elektrik akımına kapılması ve ardından büyük bir göle düşmesi sonucunda kaybetti. Diğer beş çocuğunun yaşamı ise tıpkı kendisi gibi, bir müsabaka ile diğeri arasında mekik dokumakla geçti. En azından bir süreliğine.

Filmde Zac Efron, Jeremy Allen White, Harris Dickinson, Stanley Simons, Maxwell Jacob Friedman; sırasıyla Kevin Von Erich, Kerry Von Erich, David Von Erich, Mike Von Erich ve Lance Von Erich’e hayat veren isimler olarak karşımıza çıkıyorlar. Babaları Fritz Von Erich’i ise Holt McCallany canlandırıyor.

"David" (Harris Dickinson), "Kevin" (Zac Efron), "Mike" (Stanley Simons), "Kerry" (Jeremy Allen White)
"Annem bizi dualarıyla, babam ise güreş ile ayakta tutmaya çalıştı."

...cümlesiyle açılış yapıyor The Iron Claw. “Eğer en sert, en güçlü, en başarılı biz olursak, hiçbir şeyin bize zarar veremeyeceğini söylerdi.” diyor Kevin Von Erich. Fakat çok geçmeden bu sözlerin ne kadar anlamsız olduğuna ne yazık ki kendimiz şahit olacağız.

Hikâye, ana karakterimiz Kevin’ın etrafında dönüyor. (Nasıl dönmesin ki?) Kendi çiftliklerinde gün doğumuyla birlikte sıradan bir sabaha gözlerini açan Kevin, gününe rutin sabah sporuyla başlarken biz de olacaklardan habersiz, 70’li yıllar renk paletinin filmin açılışında ne kadar etkili kullanıldığını düşünerek başlıyoruz.

Fritz’in kesinlikle favorisi olmayan, ancak en çalışkan çocuklarından biri olan Kevin maçlarına, bir süre önce emekli olmuş ve şu an koçluğunu üstlenen babasıyla birlikte çıkıyor genellikle.

Filmin ilk dakikalarında gördüğümüz Teksas Ağırsıklet Şampiyonluğu dahil olmak üzere çeşitli kemerlerin sahibi bir sporcu var karşımızda, ancak hayatının göbeğine yerleştirdiği hırs ve rekabet doyumsuzluğu baba Von Erich’in hiçbir başarıdan tatmin olmamasına neden oluyor ve çocuklarından her zaman çok daha fazlasını istiyor.

Mesela Mike, abileri gibi bir sporcu olmak istemiyor. Müziğe ilgisi var, bir grupta çalıyor ancak babasının baskıları sonucunda kendi isteklerinden vazgeçip başkasının hayalini gerçekleştirmek, kardeşlerine uyum sağlayabilmek için bambaşka bir kulvarda çabalamaya başlıyor.

"Fritz Von Erich" (Holt McCallany)

En küçük kardeş nerede?

Gerçek hayattan büyük ölçüde esinlenen filmde göz ardı edilen bir kişi var: Chris Von Erich. Von Erich ailesinin en küçük üyesi, ancak Chris’in ismi bile filmde geçmiyor. Nitekim bazı kaynaklar Chris’in özelliklerinin bazılarını Mike’ta izlediğimizi belirtiyor.

Durkin, Chris’in The Iron Claw’dan silinmesinin zor ve gerekli bir karar olduğunu söylüyor. Filmin "bir kardeşin daha ölümünü kaldıramayacağını" belirten yönetmene ilk başlarda biraz sinirlensek de sonrasında hak vermek durumunda kalıyoruz. Çünkü Chris Von Erich de abilerinin birçoğu gibi son derece üzücü bir sona sahip. Hayatına çok erken bir yaşta kendisi son veriyor.

Chris Von Erich

Birbiri ardına gelen hayal dahi edilemeyecek kalp ağrılarına rağmen her fırsatta kardeşlik bağının ne kadar önemli olduğunu vurgulayan The Iron Claw, aslında temelinde yanlış ebeveynlerin hayatınızı nasıl uçuruma sürükleyebileceğine değiniyor.

En başta dediğim gibi, açılışı nasıl güzel yaptıysa, devamında da siyah-beyaz flashback'lerden grenli sarı sıcak tonlara yaptığı geçişlerle görüntü yönetmenliği konusundaki iddiasını da sürdürüyor film. Aynı şekilde kostümler de sanki orada o anı yaşıyormuşsunuz gibi hissettiriyor ve döneminin korkunçluğunu birebir yansıtan saçlar da öyle.

Bahsi geçmişken, bu boyutlara ulaşabilmek adına sergilenen fiziksel eforun da farkında olduğumuzu belirtmeden geçmeyelim. Disney çıkışlı ve aslen bir çocuk oyuncu olan Zac Efron, hem fiziksel olarak hem de performans olarak kariyerinin açık ara en kıymetli işlerinden birini ortaya çıkarmış.

Shameless (2011-2021) ile hayatlarımıza giren ve şu sıralar The Bear (2022-) ile isminden bahsettiren Jeremy Allen White ve ekibin geri kalanının verdiği emek de göz ardı edilemeyecek kadar çok.

Kevin Von Erich

Kevin konusunu biraz daha açmak istiyorum. Her konuda geri planda kalan ve kısmen ezik olarak tanımlayabileceğimiz karakter, hikâyeye ve Kevin’ın hayatına renk katan Lily James’in Pam karakteriyle toparlanmaya çalışılıyor.

Klasik bir ana karakter gibi, güçlü, başına buyruk ve cesur gibi özellikler taşımak yerine, korkak, çekingen, utangaç ve hatta kendi hayatının kontrolünü bile elinde tutmayı başaramayan biri olmasına rağmen ana karakter olarak karşımıza çıkan Kevin’ın pasifliğini Zac Efron çok başarılı bir şekilde izleyiciye geçirmiş. Ayrıca bu ezikliğin de, ebeveynlerinin zamanında onu küçümsemesi ve yeterli görmemesiyle ortaya çıkan bir problemden tetiklendiğini anlayabiliyor ve karakterle çoğu zaman empati kurabiliyorsunuz.

Bu filmin geçtiğimiz yılın Akademi Ödülleri'nde hiçbir kategoride adaylık alamamış olmasının da çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Efron'a en azından bu başarılı performansı dolayısıyla "En İyi Erkek Oyuncu" dalında bir adaylık verilebilirmiş. Akademi’nin ön planda olan tüm filmlere bütün ödülleri yığıp geride kalanlara haksızlık ettiği bir yılı daha geride bırakmış olmamız üzücü ve artık hiç de şaşırtıcı değil.

Kevin Von Erich ve Zac Efron, The Iron Claw galasından. (2023)

Final...

Ben tüm eksikliklerine rağmen The Iron Claw’u çok beğendim. Yavaş temposu dolayısıyla sindirmesi biraz zor bir film, evet. Ama birçok noktası hayattan beklemediğiniz anda yediğiniz ağır ve gerçek darbeleri andırdığı için Kevin'ın yenildiği tüm maçlar, yaşadığı bütün hezimetler bir yerlerden tanıdık geliyor.

Tüm film boyunca üzüntünüzü içinizde tutabilir, yaşadığınız karmaşayı dışa vurmamayı tercih edebilirsiniz. Ancak Fritz Von Erich kadar acımasız biri olsanız bile, o son sahnede gözyaşlarınıza hâkim olamayacağınıza emin olabilirsiniz.


Yaren’in Köşesi
muggle’lar mı? onlar hiçbir şey görmezler ama çatal batırırsan hissederler. merhaba, ben Yaren. çocukluğumdan beri tutkunu olduğum fantastik dünyalara, filmlere, kitaplara, dizilere ve çizgi romanlara dair videolar yapıyorum. ben bu videoları yaparken çok eğleniyorum, eğer siz de bana eşlik etmek isterseniz, kanalımı takip edebilirsiniz :)
Paylaş