Profesyonel futbolcu olma hayalinden vazgeçmek zorunda kalan Colt Bennet'ın, Colorado yakınlarında bulunan Garrison kasabasındaki ailesinin küçük çiftliğine geri dönüşünü konu edinen The Ranch, Colt'un çocukluğundan beri bir türlü uyum sağlayamadığı bu ortama mecburen adapte olma çabasını, eğlenceli ama bir o kadar ilginç bir şekilde ele alıyor.
Ashton Kutcher'ın "Colt Bennet" karakterine hayat verdiği dizide, edepsiz abisi "Jameson ‘Rooster’ Bennet"ı Danny Masterson, huysuz babaları "Beau Bennet"ı Sam Elliot, Garrison'da bir bar işleten anneleri "Maggie"yi Debra Winger ve Colt'un yıllardır âşık olduğu kadın "Abby"i ise Elisha Cuthbert canlandırıyor.
90'lı ve 2000'li yılların sevilen sitcom'larından biri olan That '70s Show final yaptıktan sonra, kadrosundaki oyuncuların birçoğu birbirleriyle bağını koparmamış. Bu dizinin ortaya çıkışı da aslında bu bağa dayanıyor.
The Ranch, neredeyse çocukluklarından beri bir arada olan Ashton Kutcher ve Danny Masterson'ın That '70s Show'un ardından birlikte geliştirmeye karar verdikleri bir proje.
Bu günlerde isimlerini hiç hoş şekillerde duymadığımız Masterson ve onun hükümlü olduğu dava mevzusunda arkadaşının destekçisi olduğunu açıkladıktan sonra birçok kişinin gözünden düşen Kutcher, dizinin başrollerini paylaşıyor olmakla birlikte aynı zamanda yapımcı koltuklarında da yer alıyorlar.
That '70s Show oyuncularından Wilmer Valderrama, Kurtwood Smith ve Debra Jo Rupp gibi birçok ismi de zaman zaman konuk eden The Ranch'in, That '70s Show hasreti çekenleri de doyurabilecek bir dizi olduğu söylenebilir.
Ancak The Ranch'in diğer sitcom'lardan çok daha ilginç bir tarzı var. Durum komedisi olarak nitelendirebileceğimiz hikâyede, dramatik sahnelerin yoğunluğu herhangi bir komedi dizisinde bulunandan çok daha fazla.
Sert ve anlaşması zor bir adam olan Beau, özünde iyi birisi olsa da inatçı karakteri, birçok noktada çocukları için hayatı zorlaştırmasına neden oluyor. Ailenin küçük çocuğu olan Colt'un uzun yıllar evden uzak kalması, kendi hayatında edindiği "şımarık" alışkanlıkları da genellikle babasıyla zıtlaşmasıyla sonuçlanıyor.
Kimi zaman bu gergin ortamın yumuşatılması görevini üstlenen Rooster ise Beau'yu çileden çıkartan bir başka isim. Colt'un evden ayrılmasıyla çiftliğin tüm yükünü sırtlanmış, bu yüzden biraz daha kontrol sahibi gibi görünen bir kardeş. Ancak o da Colt gibi pek oturaklı bir karaktere sahip değil ve zaman zaman geçmişte kardeşine sunulan şartların ondan esirgenmesinin arkasına saklanarak bazı anlamsız davranışlarda bulunabiliyor.
Bilirsiniz, birkaç istisna da olsa, komedi dizilerinde genellikle kayıplara pek rastlamayız. The Ranch'in diğer dizilerden keskin bir çizgiyle ayrıldığı noktalardan bir diğeri de bu.
"Güldürü"nün olduğu kadar "acı"nın da hayatın bir parçası olduğunu seyirciye çok güzel bir dengede anlatan dizi, önemli karakterlerden birinin vedasını oldukça duygusal bir sahneyle yapıyor. Bu veda hem oyuncular için hem yapım ekibi için hem de seyirciler için büyük bir sürpriz oluyor çünkü bu ayrılığın sebebi, gerçek hayatta yaşanan birtakım ciddi olaylara dayanmakta.
Muhtemelen, "hangi olaylar nedeniyle" ve "kimin ayrıldığını" biliyorsunuzdur ama daha önce bu diziye dair hiçbir şeye rastlamamış olanlar için bu konuyu spoiler vermeden kapatmak çok daha yerinde olacak.
O "büyük" ayrılıktan sonra –belki boşluğu doldurmak adına da denilebilir– en az "onun" kadar komik olan "Luke" karakteri diziye dahil oluyor. En başlarda biraz yadırgıyorsunuz ancak karaktere hayat veren aktör Dax Shepard'ın gerçekten bir komedyen olması, karakteri çok güzel toparlamasına ve Luke'a çok çabuk alışmanıza neden oluyor.
"Call of Duty", "Avengers", "Game of Thrones" gibi sayısız popüler kültür yapımına gönderme yapan dizi, Beau'nun eski bir asker olması dolayısıyla siyasi ve ülke içi politik unsurların kullanımında da son derece başarılı. Hatta bazen bu kısmı öyle bir abartıyor ki, sadece Amerika'da ikâmet edenlerin anlayabileceği kalıplarla karşı karşıya kalabiliyorsunuz.
Kahkaha efekti kullanılıyor olması biraz can sıkıcı, bunu kabul etmek gerek. Ama birçok sahnede güldüren, bir komedi dizisinden hiç beklenmeyecek kadar duygulandırabilen ve "dekor" olduğu çok belli olmasına rağmen yaratılmış olan bu güzel atmosferle birlikte huzur veren bu dizide, birkaç sinir bozucu gülme efektinin varlığı seyir zevkinizi çok da büyük ölçüde etkilemeyecektir.
Bir That '70s Show değil belki ama hem o dizinin oyuncularını özleyenlerin hem de "aile" temalı sıcak bir durum komedisi arayışında olanların mutlaka bu diziye bir göz atması gerekiyor. Başından sonuna kadar aynı havayı koruyabilen, yarım saat süren kısacık bölümlerinde hiçbir şey vadetmese bile en kötü tebessüm ettiren The Ranch'in, en azından ilk on bölümüne bence hiç düşünmeden şans verebilirsiniz.
Yorumlar