Artık yeni DC evreninin ilk ciddi projeleri içerisine dahil edebileceğimiz Peacemaker, ikinci sezonuyla geri döndü. John Cena’nın başrolünde yer aldığı dizi, yeni sezonunun açılış bölümüyle birlikte beklendiği gibi hem mizah hem de travma dolu bir başlangıçla karşımızda.

İlk sezonun tonunu koruyarak ilerlerken Christopher Smith’in geçmişiyle olan hesaplaşmasını derinleştiren yapım, aynı zamanda izleyiciyi taze bir DCU vizyonuna hazırlıyor. Sezonun ilk bölümü, karakterin yalnızlığına ve geçmişinin hayaletleriyle yüzleşmesine odaklanmasıyla dikkat çekiyor.

🚽
Yazı, Peacemaker dizisine dair spoiler içeriyor.

Yalnızlık vurgusu

İlk sezondaki çılgınca aksiyonun ardından Chris’in içine düştüğü yalnızlık, ikinci sezonun girişinde güçlü bir şekilde işlenmiş. Kahraman olmaya çalışan ama geçmişinin izlerinden kurtulamayan Peacemaker, izleyiciye adeta zaferin bedelinin ne denli ağır olabileceğini gösteriyor. Babasının hayaletiyle sık sık yüzleşen Chris, bu kez yalnızca onunla değil, çocukken kendi hatası nedeniyle kaybettiği kardeşiyle de karşı karşıya geliyor. Bu içsel çatışmalar, karakterin duygusal dünyasını daha derinlemesine keşfetmemizi sağlarken, onu hem daha insani hem de daha kırılgan bir noktaya taşıyor.

Bu noktada James Gunn’ın kalemi devreye giriyor, abartılı mizah ile trajediyi aynı anda işleyen başarılı bir dil var. Chris’in kabuslarla boğuştuğu sahneler, izleyiciyi hem rahatsız ediyor hem de karakterle empati kurmaya zorluyor. Böylece, ikinci sezonun daha duygusal bir merkez üzerine inşa edileceğinin sinyalleri verilmiş oluyor. Ayrıca Chris’in kardeşini canlandıran oyuncu, Gunn’ın eski eşi Jenna Fischer’ın The Office dizisindeki eski nişanlısını canlandıran adam. Paranoyaklık etmiyorsam, ilginç bir tesadüf olmuş. 🙄

Gunn’ın şu anki eşi Jennifer Holland’ın hayat verdiği Emilia Harcourt ise bu sezonda ilk kez bu denli derin bir yalnızlık ve çöküntü içinde. Benzer şekilde, Adebayo’nun sevgilisinden ayrılması ve Vigilante’nin acınası derecede arkadaşlığa duyduğu ihtiyaç, karakterlerin ruh haline yansıyor. Bölümün genelinde hissedilen bu yalnızlık atmosferi, aslında bir önceki sezonda yaşananların etkilerinin hâlâ sürdüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor.

Yeni jenerik, yeni enerji

İlk sezonun unutulmaz danslı jeneriği çoktan favorilerimizden biri haline gelmiş durumda. İkinci sezonun açılışında daha hırslı ve aynı zamanda daha sinematik bir jenerikle karşılaşıyoruz. Yeni karakterlerin diziye eklenmesiyle birlikte görsel dil de genişletilmiş. Koreografi çeşitlenmiş, oyuncular daha büyük ciddiyetle dans etmeye çalışıyor...

Yeni oyuncuların diziye katılması da jenerikteki enerjiyi canlı tutmuş. İlk bölümde gördüğümüz yeni yüzler, sadece Peacemaker’ın hikâyesine değil, geniş evrene de katkı sağlayacak gibi. Bu açıdan bakıldığında değişikliğin yalnızca estetik değil, aynı zamanda tematik bir anlam taşıdığı söylenebilir.

Thirty Seconds to Mars

Müzik seçimleri Peacemaker’ın DNA’sında başından beri önemli bir rol oynuyordu. İkinci sezonun ilk bölümünde Jared Leto’nun solisti olduğu Thirty Seconds to Mars göndermesi eminim sizin de dikkatinizi çekmiştir. Her ne kadar DC hayranları için Jared Leto ismi Joker travmasıyla anılsa da, burada yapılan referans, zekice konumlandırılmış bir ironi olarak değerlendirilebilir bence.

Justice League’den Justice Gang'e

İlk sezon finalinde Peacemaker’ın yardımına koşan Justice League, dizinin belki de en çok konuşulan sürpriziydi. Ancak ikinci sezonla birlikte artık eski DC Extended Universe üyelerinin yerini yeni DCU karakterleri alıyor. Bu değişim, yalnızca oyuncu bazında değil, aynı zamanda ton açısından da fark yaratıyor.

Yeni DCU üyelerinin sahneye çıkışı, izleyiciye "Artık başka bir hikâye anlatıyoruz" mesajını net bir şekilde veriyor. Bölümün ilerleyen kısımlarında Guy Gardner ve Hawkgirl’ün yardımcı karakterler olarak hikâyeye dahil olması, atmosfere renk katıyor. Her iki karakteri de Superman filminde severek izlemiştik, bu nedenle Peacemaker’ın yeni evrene adaptasyon sürecinde onlara yer verilmesi yerinde bir tercih olmuş. Seyirciyi bu geçişte yalnız bırakmamak adına doğru adımlar atıldığını söylemek mümkün.

Asıl Kahraman Bir ‘Terrier’: ‘Superman (2025)’ Film İncelemesi
Hikâyeye tam ortasından giriyoruz; ‘Superman’ zaten ‘Superman’. Ama daha toy, daha kırılabilir ve bu sefer gerçekten yenilebilecek kadar savunmasız.

Flashpoint?

Chris’in bölümün başında Eagly aracılığıyla keşfettiği; içerisinden geçtikten sonra babası ve kardeşi Kevin’ın hayatta olduğu bir gerçekliğe açılan kapı, karakterin içsel yolculuğunda önemli bir dönemeç oluşturuyor. Doğrusu dizinin en akılda kalıcı sahnelerinden biri olduğu da şimdiden kesin. Bu sahneler, Peacemaker’ın yalnızca bir aksiyon-komedi dizisi olmadığını kanıtlıyor. Çünkü burada gerçek bir travma var; bir kahramanın en büyük düşmanının kendi geçmişi olabileceği travması.

Babasıyla yaşadığı gerilim ilk sezonda zirve yapmıştı, ama bu kez kardeşinin hatırasının da işin içine girmesi, karakterin ruhunu daha da yaralıyor. İzleyiciye yansıtılan bu dramatik yük, Chris’in hem kendine hem de ekibine olan güvenini sınayan bir unsur olarak önümüzde. Bölüm sonunda ortaya çıkan bir diğer Peacemaker, DC okurlarının izleyicilerinin aşina olduğu Flashpoint paradoksunu anımsatıyor fakat bu evrendeki Barry Allen’ımız henüz belli olmadığı için bu konuda kafa karıştırmayalım diyorum. Yine de alternatif evrenler mevzusu başarıyla işlenecekmiş gibi görünüyor.

Güçlü bir başlangıç

Sonuç olarak Peacemaker'ın ikinci sezon birinci bölümü gayet güçlü bir açılış yaptı. Chris’in kişisel yalnızlığı ile DCU’nun kolektif geleceği arasındaki denge, ilk bölümde ustalıkla kurulmuş. Mizahın dozu yine yüksek ama arka planda işlenen travmalar sayesinde dizi, basit bir kahraman hikâyesi olmaktan çok daha fazlasına dönüşüyor.

Yeni jenerik, yeni oyuncular ve yeni evrenle birlikte izleyiciyi merakta bırakan bir sezon bizi bekliyor. İlk bölüm, hem Chris’in içsel hesaplaşmalarını hem de DCU’nun yeni dönemini anlamak için güçlü bir zemin oluşturuyor. Ve şimdiden söylemek mümkün: Peacemaker, bu sezonda sadece güldürmeye değil, aynı zamanda gerçek bir kahraman hikâyesi yazmak için geliyor. 

Paylaş