İlk bakışta sadece renkli birer gençlik komedisi gibi görünen filmler var, fakat bazıları perde arkasında öyle derin mesajlar saklıyorlar ki, sadece izleyip geçemez, bir parçasını kalbinizde taşımaya devam edersiniz. Legally Blonde da tam olarak bu hissi yaşatan, izledikten sonra kendinize daha çok inanacağınız, kalıplarınızı yıkmaya, ön yargılardan sıyrılmanıza karar verdiren filmlerden biri.

🎀
Yazı, Legally Blonde filmine dair herhangi bir spoiler içermeyecek.

Elle Woods’un hikâyesi yalnızca bir Harvard macerası değil; bu aynı zamanda yargısız infaz yapanlara karşın sessizce atılan bir zafer çığlığının hikâyesi.

Elle Woods, toplumun dayattığı "güzel ama sığ" algısını, zekâsı, çalışkanlığı ve kararlılığıyla darmadağın eden unutulmaz bir karakter. Pembeyle bezenmiş enerjik varlığı, sistemin ciddiyetle örülmüş duvarlarına meydan okurcasına tasarlanmış gibi. Çünkü Legally Blonde, dış görünüşün yalnızca bir yüzey, sadece davetkâr bir kabuk olduğunu, esas meseleninse içerdeki ışıkla ilgili olduğunu cesurca dile getiren şahane bir ilham filmi. Ve bu ışık, Elle’in içindeki inançla birleştiği zaman, çevresinde onu aşağıya çekmeye çalışan hiçbir kişi bunu söndürmeyi başaramıyor; sapık öğretmenlerle kıskanç kız arkadaşlar da buna dahil tabii. 

Film boyunca beni en çok etkileyen şey Elle’in yalnızca başarılı olmak için değil, kendine sadık kalmak için de savaşıyor oluşuydu. Karakter değişmek yerine dönüşüyor. Başkası gibi olmaya çalışmak yerine kendi potansiyelini tanıyor ve izleyicide hayranlık uyandıran bir süreç içerisine giriyor. Bu yönüyle Legally Blonde, yalnızca bir üniversite kazanma hikâyesi değil, aynı zamanda "kendin kalırken de kazanabilirsin" diyerek ilham veren nadir filmlerden.

Elbette bu başarı öyküsünün merkezinde yalnızca akademik bir zafer değil, duygusal bir güçlenme de var. Kendine inanmanın, ‘hayır’larla dolu bir dünyada ‘evet’ deme cesareti gösterebilmenin, ya da bazen tam tersini yapabilmenin ne kadar devrimci olduğunu unutmamak gerek. Ve bu noktada film, izleyicisinin kulağına minik bir fısıltı bırakıyor:

"Kendin olmaktan asla vazgeçme."

Ayrıca Legally Blonde, kadın dayanışmasını romantik ilişkilerin bile önüne koyarak alkışı hak eden bir tavır sergiliyor. Gerçek dünyada kuyunuzu kazmayan bir kız arkadaş bulmak çok zor, Elle de bu yoldan geçiyor belki ama bir şekilde arkasında duracak dostları da hayatına dahil etmeyi başarıyor. Dostluk, sadece kahkaha atmak değil; ağlamak için ihtiyacı olduğunda omzunu sunmak, başarılarını kutlamak ve o yol ne kadar zor olursa olsun birlikte yürüyebilmek demek. 

Filmin başarısı sadece güçlü bir karakter yazımında değil, izleyicide yarattığı etkiyle de ölçülmeli bence. İzledikten sonra kalkıp bir hedef belirlemek, yeni bir şey öğrenmeye başlamak, kendine daha çok inanmak istiyorsan; bu film görevini başarıyla yerine getirmiş demektir. Elle Woods’un ilham veren hikâyesi de birçok kişiye "neden ben de denemeyeyim?" dedirtecek kadar etkileyici. Hatta bir noktada kendime şunu sordum: "Bu filmi neden öğrenciyken izlemedim ki?"

Üstelik tüm bunları yaparken, sahici bir mizah duygusunu elden bırakmadan ilerliyor. Film boyunca güldüğünüz, gözlerinizi devirdiğiniz ya da "işte tam da bunu yaşadım" dediğiniz anlar çok olacak. Çünkü Elle’in macerası bir fantezi değil; biraz ruj, biraz hukuk, biraz kendine güven ve bizden olan çokça şey içeriyor.

Ve son olarak, harika bir haber: Legally Blonde evreni, yepyeni bir diziyle genişleyecek.

‘Legally Blonde’ Dizisi Geliyor
Amazon, 2000’li yılların efsane romantik komedisi ‘Legally Blonde’ evreninde geçecek bir dizi için kolları sıvadı.

Şu an yapım aşamasında olan dizi, Elle’in pembe dünyasını yeniden ekranlara taşıyacak. Eğer bu filmi severseniz, bu yolculukta onunla bir kez daha yürümeye hazır olun. Çünkü bazı karakterler, sadece bir filmle yetinmeyecek kadar güçlüdür.

Tıpkı Elle Woods gibi.

Paylaş