Öncelikle, televizyon tarihinin en başarılı dizilerinden biri olan Sons of Anarchy (2008-2014)’nin tutkunu bir izleyici olarak, The Bikeriders’tan beklediğimi bulabildiğimi ne yazık ki söyleyemeyeceğim. 

Shotgun Stories (2007), Take Shelter (2011), Mud (2012), Midnight Special (2016), Loving (2016) gibi yapımlara imza atan yazar ve yönetmen Jeff Nichols, sinemaya verdiği kısa süreli aranın ardından The Bikeriders ile beyaz perdeye geri döndü. 

Jeff Nichols, Tom Hardy

Amerika’da son derece değişken ve çalkantılı bir kültür yapısının hâkim olduğu 60’lı ile 70’li yılların içerisine bir yere konumlanan The Bikeriders, kendilerine Vandallar ismini veren bir Orta Amerika motorcu çetesini konu ediniyor. 

"Benny" (Austin Butler)

Yerel bir kasaba barına, yakın arkadaşının ısrarıyla getirilen Kathy, kendisini Johnny ismindeki bir adamın liderliğinde olan bu motosiklet kulübünün ortasında buluverir. İlk başta fazlasıyla maskülen bu toplulukta kimseye ilgi duymayan Kathy, bu ısrarını bir süre daha sürdürmeye çalışır. Ta ki kulübün gizemli çocuğu Benny’yi görene kadar. 

Benny’ye duyduğu hisler Kathy’nin dünyasını başına yıkacaktır çünkü içerisinde bulundukları başına buyruk kulüp, tıpkı yaşadıkları ülke gibi zamanla şekil ve ideoloji değiştirmeye başlar. Vandallar olarak bildiğimiz yerel yabancıların bir araya geldiği bu cengâver ekip, samimi ve cesur insanların bir araya geldiği bir topluluktan; tehlikenin, şiddetin ve düzenbazlığın kol gezdiği bir dövüş çetesine dönüşür. Benny ise bu zaman dilimi içerisinde Kathy ve kulübüne duyduğu aşk arasında seçim yapmak durumunda kalır. 

The Bikeriders’ın öyküsü, Danny Lyon’ın kaleme aldığı 1967 çıkışlı aynı adlı romana dayanıyor. 1963 yılında henüz gencecik bir motosiklet tutkunu olan Lyon, Amerikalı motosikletçilerin hayatları hakkında araştırmalar yapmak ve bunu insanlara sunmak için yola çıkıyor. Yıllar sonra ise Chicago Outlaws Motosiklet Kulübü'nü anlattığı ve fotoğraflarla desteklediği eserini meraklı okuyucularla buluşturuyor.

Gerçek Outlaws...

The Bikeriders’ı izlerken kesinlikle geçtiği dönemin kültürel getirileri ve etkilerine az da olsa hâkim olmak gerekiyor. Barış ve özgürlüğün sembolü olan hippi kültürü, sivil haklar ve LGBT hakları ile birlikte gelen eşitlik mücadelesi, Vietnam Savaşı’nın kalıntıları ve uzay meseleleri derken Amerika’nın toplumsal değişime itilmesi konusunda etkisi olan her hamle büyük önem taşıyor. Elbette bu değişikliklerin en önemli temsilcilerinden bir tanesi de motosiklet kulüpleri.

Filmde kurgusal bir kulüp olan Vandallar, aslında gerçekte 1935 yılında kurulmuş olan Outlaws Motorcycle Club’ı temsil ediyor. Chicago’nun bir banliyösü olan Illinois, McCook’ta, "Matilda’nın Barı" olarak bilinen yerde kurulan kulüp, Birinci Dünya Savaşı sırasında faaliyetlerini detaylıca sürdürememiş olsa da örgüt olarak ilk büyük mitinglerini 1946 yılında toplamayı başarıyor.

Outlaws, Amerika Birleşik Devletleri içerisinde motosiklet kültürünün oluşması ve yerleşmesinde büyük rol oynamakla kalmıyor, Outlaws’un baş rakibi olan Hells Angels dahil olmak üzere başka birçok kulübün kurulmasına da vesile oluyor. 

60’lı yıllara gelindiğinde ise Milwaukee, Louisville ve Kentucky dahil olmak üzere çeşitli şubeler açan Outlaws, motorcu kültürüne tutkun olan Danny Lyon isimli bir gencin dikkatini çekiyor ve sonrasını biliyorsunuz.

Lyon, filmde Mike Faist tarafından canlandırılıyor. 

"Danny Lyon" (Mike Faist)

Kathy

The Bikeriders, Jodie Comer tarafından canlandırılan Kathy karakterini bir nevi anlatıcı konumuna yerleştiriyor ve hikâyeyi onun ağzından dinlemeye başlıyoruz. Kendisini Killing Eve (2018-2022) ve Free Guy (2021)’da ne kadar bayılarak izlemiş olsak da, buradaki sahte Chicago aksanının bir süreden sonra kulak tırmalayıcı bir hal aldığını üzülerek söylemem gerekiyor.

Benny

Diğer yanda Elvis (2022)’ten alışkın olacak ki Austin Butler’ın zaten genel anlamda aksan konusunda herhangi bir problem yaşadığını söyleyemeyiz. Fakat onun Benny karakterinin de fazla umursamaz gözükme çabası bir süreden sonra yapaylaşmaya başlıyor. Film boyunca neredeyse toplamda 20 kelime eden Benny'nin, Butler'ın en iyi performanslarından biri olmadığı aşikâr. Fakat bir ana karakter olmasına rağmen bu kadar geri planda kalmasını da hiç beklemezdim.

Öyle ki Norman Reedus’ın Sonny karakteri bile beş dakikalık ekran süresine rağmen bir şekilde rol çalmayı başarmışken...

"Funny Sonny" (Norman Reedus)

Johnny

Tıpkı Vandallar gibi dağınık ve başına buyruk bir film olan The Bikeriders’ı bir araya toparlayan şey ise Tom Hardy’nin Johnny karakteri oluyor. Kulübü, ailesinin, kendisinin ve muhtemelen tüm amaçlarının önüne koyan karakter, bir noktadan sonra artık bir çete lideri olmak için fazlasıyla yaşlı olduğunu düşünüyor ve bu görevi Benny’ye devretmek istiyor.

"Aşk Üçgeni"

Filmin açıklamalarında, konusunda, yorumlarında sık sık karşılaştığımız, benim de birkaç paragraf yukarıda bahsettiğim aşk üçgeni mevzusu da işte bunu temsil ediyor. Karakterlerimiz bu motor tutkusunu hayatlarında öyle bir ön planda tutuyor ki, bu durum çoğu zaman bireysel ilişkileriyle birlikte ailelerinin de büyük bir çıkmaz içerisine yuvarlanmasına neden oluyor. 

Butler’ın Benny karakteri bir ana karakter olmasına rağmen ne kadar pasif davranışlar sergiliyor ve film içinde hayalet gibi geziniyor olsa da Hardy’nin Johnny’si karizmatik bir lider edasıyla iki saat süren maceranın başından sonuna kadar adamlarını çekip çevirmeye özen gösteriyor ve filmi kurtarmaya çalışıyor.

Gerçeklerden esinleniyor olması The Bikeriders’ı çok değerli bir konuma yerleştiriyor ancak bu yine de zayıf bir hikâye anlatımına sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Bu tarz öykülerde mutlu sonlar görmeye alışkın değiliz, zaten beklemiyoruz da. Fakat olan biten her şeyin izleyiciye çok daha etkili, çarpıcı, duygulu biçimde aktarılması mümkünken, böyle bir seçeneğin göz ardı edilmiş olmasını harcanan büyük bir potansiyel olarak görüyorum ben.

Danny Lyon'ı merkezine alan güçlendirilmiş bir senaryoyla anlatılabilirdi bu motorcular, ya da onun yerine Chicago Outlaws'un hikâyesi etraflıca düzenlenmiş bir belgesel biçiminde de verilebilirdi diye düşünüyorum. Özellikle de bu kadar yetenekli oyuncuları bir araya toplamışken, daha iyi bir işin ortaya çıkmamış olmasına üzüldüm doğrusu.


Yaren’in Köşesi
muggle’lar mı? onlar hiçbir şey görmezler ama çatal batırırsan hissederler. merhaba, ben Yaren. çocukluğumdan beri tutkunu olduğum fantastik dünyalara, filmlere, kitaplara, dizilere ve çizgi romanlara dair videolar yapıyorum. ben bu videoları yaparken çok eğleniyorum, eğer siz de bana eşlik etmek isterseniz, kanalımı takip edebilirsiniz :)
Paylaş