⚠️
Yazı, Ripley'e dair spoiler içeriyor olacak, dikkat et.

Netflix’in 13 Emmy ödülüne aday gösterilen Ripley dizisinde İtalyan ressam Caravaggio’nın eserlerinin kullanılması elbette bir tesadüf değildi. Siyah ve beyaz sinematografinin hâkim olduğu dizide “ışığın efendisi” olarak anılan sanatçının eserlerinde sık sık irdelediği bir şey olan ışık ve gölgeye yoğun bir biçimde odaklanıldı. 

"Tom Ripley" (Andrew Scott)

Boogie Nights (1997) ve The Night Of (2016) gibi yapımlarıyla tanınan dizinin görüntü yönetmeni Robert Elswit, Steven Zaillian’ın (Ripley’nin senaristi, yapımcısı ve yönetmeni) "siyah ve beyazı sadece bu dünya üzerinde değil aynı zamanda insanlar üzerinde de kullanmasının duygusal nedeninin, ifadeleri ışık ve gölge oyunlarıyla vurgulama isteği olduğunu" söylüyor. 

Elswit, dizinin ana karakteri Tom Ripley’i, İtalya’daki kiliselerde dolaştığı sıralarda gösterirken bu kontrastla daha da fazla oynuyor. Elswit, kiliselerin pencerelerinden veya minimal tavan aydınlatma lambalarından ışık yayıldığını ve bu nedenle altlarındaki dünyaya doğal bir gölge düşürdüğünü söylüyor.

“Bu Ripley için mükemmel bir harmoni.”

Başarılı çekimlerden bir diğeri de Ripley’nin Caravaggio’nun üç eserinin bir arada sergilendiği Roma’daki San Luigi dei Francesi kilisesini ziyaret ettiği sahneydi. Ripley, resmi aydınlatmak için kutu içerisine bir bozuk para bırakır ki bu bugün de ziyaretçilerin yaptığı bir şeydir. Ancak Elswit diyor ki, bu çekimi yapabilmek için gerekli kurumlardan izin alamadıkları için aynı görüntüyü elde edebilmek adına orijinaline çok benzer bir sistem ve kiliseyi kendi çabalarıyla baştan oluşturmak durumunda kalmışlar. 

San Luigi dei Francesi

Elswit, kilise sahnelerinin geri kalanını çekerken “17. yüzyılda elektrik yoktu” diyor. “Gün, en parlak halinde bile olsa resimleri yeterince iyi göremiyordunuz, bu yüzden yüzlerce mum olmalıydı. Orada olduğumuz sırada bir görüntü aldım ve daha sonrasında yapay olarak üzerinde oynadık. Tom aslında yeşil bir kutu içerisinde duruyor ve çevresindeki unsurlar kare içerisinde sonradan dahil ediliyor.”

Kilisedeki Caravaggiolar, Ripley’de duygusal bir tepkiye de neden olur. Ripley, o kadar soğuk kanlı bir canlıdır ki, bazı durumlarda bazı kişilere kendi etik kuralları dışında herhangi bir insani duyguya sahipmiş gibi bile görünmez. Napoli’deki Caravaggio’ya baktığında ise çok derinden etkileniyor ve bir insan için hissetmediği her şeyi, tüm duyguları bir anda kucakladığı görülüyor. İtalyan kültürüne adım attığı anda sanatı, mimariyi ve tüm güzellikleri hissediyor. 

The Seven Works of Mercy

Caravaggiolar'ın bir kilisede bir araya gelmesi, izleyiciye yalan söyleyen ve hayatta kalmak için can almaktan çekinmeyen bu adamın farklı bir yönünü gösterme fırsatı da vermiş oluyor. 

Elswit, “Biz, sizin izleyici olarak onu böyle yerlerde gördüğünüzde hakkında ne düşüneceğiniz ve hissedeceğinizle ilgileniyorduk,” diye ekliyor ve Caravaggiolar’ın bir sonraki hikâye için ipuçları içerdiğini de belirtiyor. 

David with the Head of Goliath

Örneğin; Dickie Greenleaf ilk olarak Tom’a The Seven Works of Mercy’i gösterdiğinde bu tablo bize Tom’un göstermek üzere olduğu şiddeti haber veriyor. Tom ikinci kurbanı ortadan kaldırdığında ise Caravaggio’nun David with the Head of Goliath’ını aklına getiriyor. Ve tabii ki, 1606’da bir adamı öldürdüğü için ölüme mahkûm edilen ve bu yüzden Napoli’den kaçmak zorunda kalan sanatçı Caravaggio ile Tom arasında izleyicilerin paralellik kurmaya yönlendirildiği yerde Caravaggio’nun kendisi de görünüyor.

Son zamanların en iyi işlerinden biri olduğunu düşündüğüm ve bir roman okur edasıyla izlediğim Ripley hakkındaki düşüncelerime aşağıdaki karttan ulaşabilirsiniz. 

“Fazlasıyla” Yetenekli Bay Ripley: Ripley (2024-)
Patricia Highsmith’in efsane cinayet romanının bir başka yorumu olan ‘Ripley’, Andrew Scott’ın olağanüstü oyunculuğuyla bir araya gelince şimdiye kadar yapılmış olan bütün uyarlamaları gölgede bırakıyor.

Kaynak: The Hollywood Reporter


Paylaş