Geçtiğimiz günlerde vizyona giren Furiosa: A Mad Max Saga, 2015 yılında izlediğimiz George Miller imzalı Mad Max: Fury Road filmindeki Charlize Theron'un canlandırdığı Furiosa karakterinin geçmişine odaklanıyor.
George Miller, uzun zaman sonra bu evrene ait beşinci filmini yaparken, bizlerin beklentisi de ister istemez çok yükselmişti. Çünkü Mad Max: Fury Road ile çıtayı o kadar yükseltti ve oyuncuları ile o kadar sevildi ki, yeni bir filmde herkes yine Charlize Theron (Furiosa) ve Tom Hardy (Max) ikilisini görmek istiyordu.
Tabii bu mümkün değildi. Zaten Fury Road'ın çok öncesine odaklanıyordu film. Furiosa'nın geçmişine dair bütün soru işaretlerimizin cevabını bulacağımız bir film olacaktı. Öyle de oldu. Hatta Fury Road'ın öncesine odaklanacak başka bir film yapmak istediğini de açıkladı yönetmen.
Filmin senaryosunu yine Miller, Nick Lathouris ile birlikte kaleme alıyor. Film beş bölümlük bir intikam destanı olarak anlatılıyor. "Furiosa nasıl Furiosa oldu?" sorusunun cevabını izliyoruz filmde.
Anya Taylor-Joy filme çok çok sonra dahil oluyor. Ondan önce küçüklük hali olarak Alyla Browne'yi izliyoruz. Oyunculuk açısından gerçekten çok başarılı olduğunu söylemeliyim. Bir o kadar Furiosa'nın annesini oynayan Charlee Fraser da evrene inanılmaz yakışmış. Furiosa'nın böylesine güçlü bir kadın olmasının en büyük etkeninin annesi olduğunu da filmde görmüş oluyoruz.
Her ne kadar Furiosa: A Mad Max Saga, bir karakter filmi olsa da, bize her sahnesiyle bir Mad Max filmi olduğunu da unutturmuyor. Immortan Joe'nun emri altındaki savaş çocuklarıyla, müzikleriyle, çarpışan büyük savaş araçlarıyla, o kurak toprakların mükemmel görüntüsü ve patlamaların ses efektleriyle bu evrene olan özlemimizi giderebiliyoruz.
Furiosa karakteri, Fury Road filminde geçmişi arka planda çok az bahsi geçen bir karakterdi. Ve benim de geçmişini çok merak ettiğim bir karakterdi. Biz onu Immortan Joe'nun tutsak ettiği kadınları kaçırıp, onları bir damızlık olarak görenlere karşı çıkmasını, daha iyi bir dünyanın varlığına inandığını, bu hedefte yola koyulmasını ve mücadelesini izlemiştik. Önemli bir karakter olduğu anlaşılmış olmalı ki, iki buçuk saatlik bu film, sadece Furiosa için yapıldı; ki bence de filmi yapılması gereken bir karakterdi.
Filmin açılış sekansında Furiosa'nın çocukluğundan ve yaşadığı yerden sahneler görüyoruz. Kıtlığın olduğu bu dünyada tam tersi olan doğayla iç içe yaşanılan bu yer, tam anlamıyla büyüleyici bir cennet gibi.
Filmin başroldeki kötü karakteri Dementus'un (Chris Hemsworth), Furiosa'nın ellerinden hem bu büyüdüğü yeri hem de çocukluğunu alması çok da uzun sürmüyor.
Adım adım Furiosa'nın yaşadığı bütün zorlukları görürken Immortan Joe ile de yollarının nasıl kesiştiğini görüyoruz. Şahsen ben filmin ilk fragmanını izlediğimde Dementus karakterini Immortan Joe'nun gençliği olarak düşünmüştüm. Benim gibi düşünen başka izleyiciler olduğunu da öğrendim. Bu konuda yanılmış olduk.
Yani Fury Road filminde izlediğimiz Immortan Joe'nun çok daha öncesinde başka kötülükler varmış. Bu kötülük Dementus'muş.
Bu sefer Chris Hemsworth, kötü adam olarak karşımıza çıkıyor. Kariyerinin en iyi oyunculuğunu kesinlikle burada sergilediğini düşünüyorum. Öyle oynamış ki filmi izlerken kendisinden nefret edebilirsiniz.
Immortan Joe'ya göre çok da güçlü bir kötü olmasa da yine de yapabileceklerinin sınırı olmayan bir karakter Dementus. Zaman zaman Furiosa'nın intikamı için yazılmış bir karakter olarak hissedebiliyorsunuz. Neyse ki burada Hemsworth'un başarılı oyunculuğu devreye giriyor. Dakikalar ilerledikçe de bir an önce Furiosa'nın intikamını almasını bekliyorsunuz.
Gelelim bir diğer oyunculuğa... Charlize Theron sonrası iyi bir Furiosa izleyebilir miyiz endişesi varken, Anya Taylor-Joy zor bir rolün altından çok güzel kalkıyor.
Benim için bir Charlize Theron kadar olamasa da o donuk surat ifadesi, intikamla beslenen kini, delilikle dolu bu dünyadan sağ çıkmaya çalışması ve yanında güvenebileceği hiç kimsenin olmadığı yalnız bir karakteri bizlere çok iyi hissettirmeyi başarıyor.
Furiosa, her anında nefes kesen aksiyon sahneleriyle, durmak bilmeyen kovalamacalar ve patlayan mızraklar ile sizi biraz yoran bir film olabilir. Her ne kadar şu ana kadar olumlu yönlerinden bahsetsem de çok yoğun anlatıma sahip bir film aynı zamanda. Sadece aksiyonuyla ve görselliğiyle değil, anlatmak istedikleri ile de yorucu olabiliyor.
Furiosa ile ilgili merak ettiğimiz birçok şeyi öğrenirken fazlasını da görüyoruz. Furiosa nasıl kaçırıldı? Furiosa kolunu nasıl kaybetti? Immortan Joe'nun yanına nasıl geldi? Mesela Furiosa hiç âşık olmuş muydu? Galiba evet. Filmde izlediğimiz Jack karakterinin Furiosa'yı hiçbir zaman bırakmaması ve ona her zaman yardım etmesi ile aralarında oluşan o duygusal bağ, filmde biraz üstün körü anlatılmış gibi geldi bana.
Bu filmle birlikte aslında sonunu bildiğimiz bir hikâyenin öncesini izlemiş olduk. Bu yüzden filme dair ön yargılarımız vardı. Ama George Miller usta zekasıyla bu önyargımızı kırarken, Fury Road'ı da daha anlamlı yapan bir film ortaya koymuş oldu.
Furiosa: A Mad Max Saga mı daha iyiydi yoksa Fury Road mı bu tartışılabilir. Birinde çok az anlatılan hikayeyle çok büyük sonuçlar elde edip kurulan düzenin değişmesine tanıklık etmiştik. Diğerinde ise değişime öncülük eden karakterin geçmişine gidip, onu tanıyıp, bu sonuçları daha da anlamlı bir hale getirmiş olduk.
Bize bu evreni daha da anlamlı hale getiren ve Mad Max evrenine olan özlemimizi gideren yönetmen George Miller'a sonsuz teşekkürler...
Yorumlar