Pluribus’un altıncı bölümü İKP, sezon finaline doğru uzandığımız bu yolculukta son üç bölüme girmeden önce, en kritik taşları yerine koyan türden. Carol Sturka’nın 5. bölümdeki dehşet dolu keşfinin hemen ardından açılan sahneler, hem fiziksel hem psikolojik bir çöküşün eşiğindeki karakterimizin nereye savrulduğunu gösteriyor. Dizinin temposu düşük görünse de, alt metinlerde kaynayan bir gerilim var ve yaklaşan finalin gerginliği yavaş yavaş hissedilmeye başlanıyor.
Perdenin arkasındakiler

Karakterimizin depoda bulduğu insan parçaları, dizinin şimdiye kadar yalnızca sezdirerek inşa ettiği "birleşik bilinç biyolojisi" kavramını acımasız bir netlikle gün yüzüne çıkardı. Kamera da yakın planlarla, birinci oyuncu gözünden çekilmiş gibi kullandığı çekim biçimleri sayesinde bu dondurucu gerçekliği daha da rahatsız edici kılıyor. Aradaki bir haftalık boşluk, Carol'ın verdiği tepkiyi biraz sindirmiş olabilir ama çıkar çıkmaz köşeye kusmaya çalışmasıyla izleyici olarak bizler de korkutucu gerçeği anımsıyor ve nefeslerimizi tutuyoruz.
Bu keşif, Carol'ı haklı olarak bir ikileme sürüklüyor. Bulgularını Diğerleri'nin sansüründen kaçınarak nasıl yayacak? Güvendiği tek kişi olan, zihinle birlikte şahane bir hayat yaşayan Koumba Diabaté ile yüzleşmeye karar vermesi, gerilim ile güvensizlik dozunu artırıyor ve böylelikle bir yolculuğa çıkıyoruz.
Vegas'ta tatlı rüya

Karakterimizin Vegas'ta 60'lar film setine dönüştürülmüş lüks çatı katı süitine ziyareti; Diabate'nin, Diğerleri'nin vadettiği mutluluk sarhoşluğunu yadırgamadan ne denli benimsediğini gösteriyor. Aynı zamanda Casino Royale'deki Craig taklidi yaparken paranın önemsizleştiği bir dünyada bile insanın tatmin arayışının ne kadar ciddi olduğunu gösteren bir sahne bu. Fakat Carol yaklaştığında Diğerleri'nin Diabate'yi bırakıp şehri terk etmesi, bilinç zihninin kendi sınırları veya rahatsızlık duyduğu durumlarda fiziksel bir mesafe koyabileceğini ima ediyor hatta bir nevi pasif-agresif bir sınır uygulaması bile diyebiliriz. Ya da kısaca, hala trip atıyorlar...


Diabate'nin şampanya teklifini geri çeviren Carol, bulgularını sunmaya hazırlanırken, onun İKP gerçeğini çoktan öğrendiğini açıklamasıyla şoka uğruyor. Dahası Diğerleri, bu hassas konuyu açıklamak için bizzat John Cena'nın başrolde olduğu, şaşırtıcı derecede açık sözlü bir video hazırlamışlar. Bu beklenmedik konuk oyunculuğu, "tüm ünlülere ne oldu?" sorusunu dolaylı yoldan da yanıtlamış oluyor.
Zorunluluktan doğan gerçek

John Cena'nın sözcü olarak kullanılması, Diğerleri'nin kendi etik çıkmazlarını dile dökebilme çabasının dahiyane bir örneği. Bitkilere dahi zarar vermeme ilkesine sıkı sıkıya bağlı olan zihin, gezegendeki 7 milyardan fazla insanı beslemek gibi pratik bir sorunla karşı karşıya. Cena, "kalori açığı" gerçeğini ve bu açığı kapatmak için yöneldikleri İnsan Kaynaklı Protein çözümünü sakin, hatta aptala anlatır gibi açıklıyor. Doğal yollardan ölen günlük 100.000 kişinin cesetlerinin protein kaynağı olarak kullanılması, Diğerleri'nin iddiasına göre, sadece hayatta kalmak için bir zorunluluk. Bu da dizinin en ürkütücü açıklaması diye düşünüyorum, çünkü bu koca ütopya, bir çeşit zorunlu yamyamlık üzerine kurulmuş.

Bu açıklamanın dondurucu mantığı Carol'ın ahlaki pusulasını daha da mıhlıyor diyebiliriz. Diabate'nin itirafı sadece İKP ile sınırlı kalmıyor; bağışıklık sistemini ele geçirme sürecinin, büyük bir iğneden geçtiğini ve bunun Diğerleri'nin zarar vermeme ilkesiyle çeliştiğini açığa çıkarıyor. Bizim kız yerinde duramıyor ve hemen Diğerleri'nin sesli mesajına yanıt veren Carol, asla izin vermeyeceğinden emin olmalarını sağlıyor.
Fazlasıyla ruhsuz ya da temposuz gibi görünüyor, fakat Pluribus bu bölümünde bize ne kadar çok şey anlatmış, değil mi?
Yalnız kurtlar, yeni ittifaklar

İnsan Kaynaklı Protein, sadece dehşeti değil aynı zamanda Carol'ın derin yalnızlığını da vurgulayan bir bölüm. Diabate'nin, bağışık olan diğer kurtulanların Carol'ı Zoom gruplarından dışladığını itiraf etmesi, Carol'ın sert kabuğunun altındaki kırılgan kişiliğinin canını acıtıyor. Carol'ı burada istemediğini de açıkça kahvaltı sahnesinde vurguluyor. Anlaşılması zor bir kadın, fakat dünya bir kıyamete sürüklenirken bu şekilde yalnız bırakılması, hayatta kalanların da acımasızlığını gösteriyor diyelim.

Tüm bu yalnızlık teması, bizi bir diğer kurtulan Manousos'un yanına götürüyor. Carol'ın mesajının sonunda ulaşması, Manousos'un hurda arabasıyla yola koyulmasına neden olurken, ileriki bölümler adına heyecan verici gelişmelerin geleceğini müjdeliyor gibi. Diğerleri'ne karşı verilen bu mücadelede nihayet iki izole insan bir araya gelecek ve her ne kadar öyle hissettirmese de, hem gri alanları ön plana çıkaran hem de karakter derinliklerine inmek için çabalayan İKP bölümü, Pluribus'un ana inşasında fazlasıyla rol sahibi olacak.




Yorumlar