Geçtiğimiz yaz Disney+ bünyesinde yayınlanan Secret Invasion dizisinin sıkıcılığı, birkaç süper güçlü kahramanı bir araya getiren The Marvels'ın gişe başarısızlığı derken Marvel Stüdyosu, son yıllarda yayınlamış olduğu dizi ve film projelerinin birçoğunda gözle görülür bir düşüş yaşadı.
Bir zamanlar izleyicilerin yeni çıkan Marvel yapımlarını izlemek için can attığı günler, maalesef ki geride kaldı diyebiliriz. Özellikle Avengers: Endgame (2019) öncesinde yayınlanan projeler, her köşesi ilmek ilmek işlenen koca bir hikâyenin tamamlanmasına yardımcı olan mihenk taşları gibiydi.
Endgame sonrasında tamamlanan hikâyenin üzerine eklenen yapımların çoğunluğunun kaliteden yoksun ve kontrolsüz bir biçimde türeyişi, yeni projelerin itibarını olumsuz etkileyen etmenlerden biri olarak, seyircilerin büyük bir "Marvel yorgunluğu" yaşamasına ve giderek bu evrenden uzaklaşmasına neden oldu.
Marvel'ın 2021 yılında; Wandavision, Loki, What If..? ve Hawkeye dizileriyle Disney+ macerasının başladığı yolculukta, Yenilmezler'in en az güçlüsü olarak tasvir edilen Clint Barton ve yardımcısı Kate Bishop'ın maceralarına odaklanan Hawkeye dizisi, bu yapımlar arasında en az dikkat çekici olanıydı.
Sinematik evrendeki ilk görünümünü Hawkeye dizisiyle gerçekleştiren Echo ise, Netflix'in Daredevil dizisiyle hayatımıza giren Wilson Fisk ve Matt Murdock ile bağlantılı geçmişiyle, Hawkeye dizisinin dikkat çeken karakterlerinden biri olmuştu.
Hawkeye'ın yayınlanmasının üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra kendi solo dizisine kavuşacağı açıklanan Echo, geçtiğimiz günlerde Disney+ kütüphanesine eklenen beş bölümü ile izleyicisiyle buluştu.
Netflix'in Daredevil ve Punisher dizileriyle benzer atmosfere sahip olması beklenen Echo; Maya Lopez'in Wilson Fisk ile geçmişlerinde yaşadığı olaylar ve karakterin karanlık yönüne odaklanmaktan çok, Kızılderili kökenleri ile olan bağı üzerinde durmayı tercih ediyor.
Echo'yu anlayabilmek için Hawkeye'ı izlemiş olmak gerek.
Echo; Hawkeye'da, çizgi romanlardaki gibi bir antagonist, bir kötü adam olarak karşımıza çıkan Maya'nın, annesini ve kısa bir süre sonra babasını kaybedişinin ardından ona sahip çıkan ve amcası yerine koyduğu Wilson Fisk'in aslında babasının ölümünden sorumlu kişi olduğunu öğrenmesiyle alt üst olan dünyasına odaklanan bir yapım.
Henüz çok küçük bir çocukken annesiyle birlikte geçirdikleri trafik kazasında bir ayağını kaybeden Maya, annesinin ölüm haberini aldıktan ve uzun zamandır Fisk'in yanında çalışan babasının yine Fisk'in emriyle öldürüldüğünü öğrendikten sonra büyük bir sarsıntı yaşıyor.
Çocukluğundan beri himayesi altında olduğu ve çeşitli eğitimler almasına yardım ederek kişisel gelişimine katkıda bulunan amcasının, babasının infazına karar veren kişi olduğunu Hawkeye dizisinde öğrenen Maya'nın, tıpkı çizgi romanlarda olduğu gibi Fisk'ten intikam almak istediği için ateş ettiğini ve olay yerinden ayrıldığını görmüştük.
Hawkeye'da bir düşman olarak tanıtılan Echo'nun hikâyesi, çoğunlukla diğer dizilerde olduğu gibi bir kahramana dönüşme ihtiyacı hissetmeden anlatılan hikâyesi ile kaldığı yerden devam ediyor. Ancak, çizgi romanlarda yaşanan her şeye hâkim olsanız bile, orijinde yaşananlar Echo'da birebir aynı işlenemediği için olayların başlangıcını kaçırmamak adına Hawkeye'ı izlemiş olmanız gerekiyor.
Kadrosunda; Alaqua Cox, Vincent D'Onofrio, Devery Jacobs, Chaske Spencer, Tantoo Cardinal, Zahn McClarnon ve Charlie Cox gibi isimlere yer veren dizi, ilk bölümlerinde ortaya gerçekten güzel bir iş çıkartmış. Karanlık teması, başarılı dövüş koreografileri, farklı arka plan öyküsü ve Disney imzalı bir yapımda alışık olmadığımız biçimde iç sızlatan kan dolu sahneleriyle, gerçekten kendine has bir hava yaratmayı başarmış diyebiliriz.
Ancak ilerleyen bölümlerde aksiyon sahnelerinin durulmasıyla birlikte ortaya çıkan birkaç problem, gerçekten göze batmaya başlıyor. Öncelikle son zamanlarda yayınlanan birçok Marvel projesi gibi, Echo'nun da çok başarılı görsel efektlere sahip olduğu söylenemez. Manzara görüntüleri veya çeşitli mekanlardaki arka fonlar, bariz bir şekilde belli oluyor.
Rahatsız olduğum bir diğer olay, dizinin ayarsız bir tempoya sahip oluşu. Maya'nın Çoktav ataları ile kurduğu bağ ne kadar başarılıysa, devamında süregelen tek mekân çekimine sahip olan sahneler de bir o kadar sıkıcı. İlk üç bölümün gidişatı son iki bölüme kıyasla çok daha keyifli.
Bunun, sadece beş bölüm olmasından kaynaklı bir durum olabileceğini de düşünüyorum. Süre yeterli olamadığı için ne Maya'nın geçmişiyle ne ataları dolayısıyla elde ettiği güçlerle ne Fisk ile olan mevzusuyla ne de Bonnie ve Biscuits gibi karakterlerle bu yüzden yeterince bağ kuramadık.
Maya, sağır ve dilsiz bir karakter olduğu için, birçok sahnede işaret dili hakimdi ve Echo doğal olarak herhangi bir diziye oranla çok daha sessiz bir yapımdı. Bazı olayları onun gözünden takip etmek, empati kurmak ve sahnenin etkisini artırmak adına çok başarılıydı. Ayrıca, oyuncu Alaqua Cox'un tıpkı Echo gibi sağır ve ampute bir insan oluşu, karakterle çok daha gerçekçi bir bağ kurmamıza neden oluyor.
Charlie Cox ve özellikle Vincent D'Onofrio gibi isimlerin bu dizide yer alması elbette çok değerli. Ancak dizi onlara rağmen ortalamanın üzerine çıkmayı başaramıyor. Finali konusunda da kolaya kaçıldığını ve oldukça gereksiz boşluklar bırakıldığını düşünüyorum. Son olarak, elbette bir tane de after credit sahnemiz bulunuyor.
İzleyenlerden genellikle ortalama puanlar alan Echo, beklentileri bir türlü karşılayamamasının yanında, farklı mekanları ve başarılı orijin hikayesi dolayısıyla bir şekilde kendini izlettirmeyi başarıyor. Çok büyük ihtimalle, ardından gelecek yapımlara bağlanacağı ve köprü görevi göreceği için, eğer Matt Murdock ve Kingpin'in yer alacağı sonraki projeleri merak ediyorsanız, Echo'yu bir şekilde aradan çıkartmanız gerektiğini düşünüyorum.
Yorumlar