Geçen haftaki o gözbebeklerinin testereyle karşılaşma anı yeterince korkunç değilmiş gibi, 5. bölüme de Taniel'ın beyaz köpük haline gelmiş kusmuğu ile başlıyoruz. Hemen ardından Marge'ın kesik gözbebeklerinin temizlendiği an bizi bekliyor. Dizinin artık izleyiciyi görsel dehşete boğma konusunda hiçbir çekincesi yok, zaten biz de en başından beri bunu beklemiyor muyuz?

Hava Kuvvetleri üssünde Hallorann'ın Shaw'a, aradıklarını bulduğunu bildirmesi ve General Hanlon'a gerçek cevaplar verme zamanının geldiğini söylemesiyle askeri kanatta artık geri dönüşü olmayan bir noktaya gelindiğini anlıyoruz. Artık sadece bir boru hattı sızıntısı hikayesi değil, büyük bir gücün kontrolünü ele geçirme planı masaya yatırılıyor.
King tınıları melodiye dönüşüyor
It: Welcome to Derry, geçtiğimiz bölümle birlikte nihayet bir ivme tutturabilmişti, bu bölüme de hızla giriş yaptığımızı söylemek mümkün. Tırmandıran ilk hamlelerden biri de Shaw'un, Galloo efsanesinin ilginç bir versiyonunu Hanlon'a anlatmaya başlaması.

Kabilenin ismi Sqoteawapskot ve bu bölgede bulunduğuna inandıkları kutsal sütunların, günümüz Derry'sinin ana hatlarını oluşturduğunu doğrulaması, aslında birçok şeyi açıklar nitelikte. Kasaba başlı başına tasarlanmış bir hapishane. Geçtiğimiz bölümde, dizinin nihayet bir Stephen King eseri gibi davranmaya başladığını konuşmuştuk, aslında bu hapishane mevzusu da bunu besleyen bir detay. Derry, ucubelerin rastgele bir araya geldiği bir yer değil, aslında kocaman kilitli bir kafes.


Shaw'un iddia ettiği gibi Hallorann, Taniel'ın zihnini allak bullak ettiğine göre, belki de artık onu hapsetmek için kafesin boyutunu da küçültebilirler? Shaw'un bu yaratığı Kore Savaşı'nda kullanabilselerdi, kurtarılacak hayatları hayal ettirmeye çalışmasının arkasında da yine kocaman politik bir kibir yatıyor. Leroy'un; Frank'in Hanlon'ları Derry'ye getiremesine sessiz kalmasına duyduğu öfke de bu büyük planın ne kadar büyük ve tehlikeli olduğunun altını bir kez daha çiziyor.
Sınırlar daralırken

Beş aydır kayıp olan Matty Clements, son derece pis ve ürkütücü biçimde çocukların karşısında beliriveriyor. Fakat sonrasında olanları ise maalesef ki tahmin etmesi pek zor değil. Matty'nin kılığına girmiş olan Pennywise, çocukları yeraltına, kendi inine doğru çekmeye başlıyor. Su içinde gördüğümüz küçük bedenler ise Penny'nin kaçırdığı çocukları birer birer afiyetle yediğini kanıtlar nitelikte.
Ayrıca fark ettiniz mi bilmiyorum, Matty'nin bedenindeyken, onun ağzından "kanalizasyonda mahsur kaldığını, bu palyaçonun korkulara ihtiyaç duyduğu için bazı kurbanlarını hayatta tuttuğunu ancak Teddy'nin beynini tamamen yediğini, Phil'in ise konuşamadığını veya hareket edemediğini, ancak bir şekilde hayatta olduğunu" söyleyişi, zavallı çocuklara ettiği işkencenin bir kısmını ortaya çıkarıyor...
İnanmak veya inanmamak

Bu sıralarda hala zincirli olan Hank Grogan, Shawshank Eyalet Hapishanesi'ne giden otobüse binmek üzere Derry hapishanesinden çıkarılırken, kalabalığın ortasında birden Charlotte'a rastlıyoruz. Bölümün en rahatsız edici bir diğer anı bu olabilir, çünkü Hank apar topar otobüse bindirilirken diğer yanda bir polis memuru elinde copla Pennywise'ın imzası gibi olan o gülümsemeyle insanı fazlasıyla tedirgin ediyor. Aynı zamanda Charlotte'ı da tabii.
Korku tüneli

Lilly'nin bir kez daha Ingrid'in evine gitmesi, onun ise kanalizasyon gezisini aklına kimin soktuğunu anlamaya çalışması, hikayedeki gerilimi artıran en önemli katmanlardan biriydi. Kocasının ürkütücülüğü de bir yana ama bu kadını daha önce gördük. Tanımak biraz güç olmuş olabilir; kendisi It: Chapter Two (2019)'da yer alan bir karakterdi ve biraz farklı görünüyordu...

Bu arada bu bölgede yaşayan ebeveynlerin çocuklar kadar endişeli olmamasının bir nedeni de yine Stephen King'in evreninden alışkın olduğumuz biçimde eklenmiş olan, Pennywise'ın ebeveynleri bir şekilde manipüle etmeyi başarması detayı. Kersh'lerin evi de buna büyük bir örnek olmuş.

Ingrid'le olan dertleşme seansı sonrasında Lilly ve dostlarının Teddy görünümlü palyaçoyu takip etmesi, hem dehşete sürüklüyor hem de tanıdık yüzlerle karşılaştırıyor ama öncesinde Hallorann'ın yaşadığı olaya dikkat çekmek istiyorum.
Büyükbabanın kutusu

Hallorann'ın kanalizasyondaki derin noktalara dalmasıyla başka bir olaya kapı açıyoruz. Yeraltının karanlık duvarlarından uzaklaşıp bir küvette beliriyor karakterimiz ve buranın büyükannesinin evi olduğunu öğreniyoruz. İçeriden çıkan büyükbabanın ise bir süre sonra yine Pennywise'ın kendisi olduğunu fark ettikten sonra, zaten korkulardan beslenen bu yaratığın, aynı zamanda travmaların kendisinden de bu denli beslendiğini görmek çok daha ürkütücü.
Sona doğru

Pauly Russo, Leroy'un silahı ile yaralanıyor. Tabii bu da Pennywise'ın oyunlarının sonucunda, bu bölümde yaşanan bir başka vahşet. Çok rahatlıkla bölümün bu konuda kendini aştığını söyleyebiliriz. Diğer yanda neredeyse çocuğunu vuracak olmak da Leroy'un zihnine iyice şüphe tohumları ekiyor, böyle bir evrende yaşamak zor olsa gerek. Bir de üzerine görev arkadaşını vurup öldürmenin ağırlığını taşımak...
Bölümün teknik başarısı gerçekten takdire şayan. Senaryonun hala tam olarak izleyiciyi içine çekememesi bir problem; fakat tasarım kısmında kullanılan kırmızı, beyaz, turuncu ve parlak turkuaz gibi aydınlatmalar It: Welcome to Derry'nin harika görünmesini sağlıyor. Finalde Leroy'un Pauly'nin üniformasıyla sendeleyen ölü bedenini görmesi ve Dick Hallorann'ın kilitli kutusunu ardına kadar açık, zeminini ise kanla kaplı gösteren son sahne, felaketin boyutunu ve travmanın serbest kaldığını gösteriyor.

Beşinci bölüm, büyük kayıplar verilirken ve en derin travmalar açığa çıkarken, sezon finaline adım adım yaklaştığımız bu bölümde merakımızı da akıl almaz bir seviyeye taşıyor.
🎈


Yorumlar