Sezon finaline bir adım kala yayınlanan Doomed to Die, şüphesiz ki sezonun en ses getiren bölümü oldu. Bunu iyi anlamda söylemek isterdim ama ne yazık ki The Rings of Power bizi yine şaşırtmıyor.
Sezonun başından beri Annatar’ın manipülasyonlarının mükemmeliyeti hakkında konuşuyoruz. İşte bu bölümde karakterimizin kandırmacalarının artık tam anlamıyla pik yaptığı anlara şahit olduk. Amazon bu yapım hakkında eser miktarda dahi olumlu yorum alabiliyorsa, bunun sebebi tamamen Sauron’dur, belki biraz da Celebrimbor'dur. Ortaya böyle iddialı bir sav atıp bölümün derinliklerine geçiyorum izninizle.
Bölüm her şeyin tıkırında işlediği bir Eregion sabahıyla açılıyor. Camda katman katman kırılmaya uğrayarak içeri giren ışık, dışarıdan yükselen kuş cıvıltılarıyla birlikte görevinin başında tüm ustalığıyla yüzüklerini döven Celebrimbor’u takip ediyor.
Her şeyin mükemmel ilerlediğini düşünen karakterimiz, bu rahatsız edici sessizliğin dikkatini dağıtmasıyla çevresinde bir gariplik olduğunun farkına varıyor. Çok uzun zamandır içerisinde bulunduğu demirhanesinde şömine korları hep aynı şekilde duruyor, mumlar erimiyor ve bir fare sürekli aynı rotayı izleyip duruyor.
Bu sırada uzun bir süredir sadece yüzüklerle içli dışlı olan Celebrimbor’un artık kafayı üşüttüğünü söyleyen Annatar, halkı ve askerleri dolduruşa getirme planında başarıya ulaşıyor.
Öyle ki bölümün yine yıldızlanan sahneleri Eregion’da geçiyor. Yanlış anlamayın, savaş sahnesinden bahsetmiyorum. Bölümü sırtlayan iki isim her zaman olduğu gibi Celebrimbor ve Annatar oluyor.
Yüzükçümüzün kendi iç sesini dinleyip, bu sükunette bir problem olduğunun farkına varışı son derece başarılı bir sahneydi. Fakat Annatar’ın, dışarıda kıyamet koparken Celebrimbor’un aklıyla alay eder gibi bunca zamandır içerisinde tuttuğu "harikalar diyarının" parçalanmasıyla karakterimizin “Ben ne yaptım?” pişmanlığının yüzüne yansıyışı... Nasıl anlatsam, çok başkaydı. Sezon içerisinde bundan daha iyi bir sahne var mıydı, bilmiyorum.
Annatar o kadar başarılı bir yalancı ki minik işlemeleriyle tüm Eregion’un Lordlarına karşı olan inancını sıfırlamayı başarıyor. Mirdania ve birçok asker bu bölümdeki kurbanlarımız oldu ve Charlie Vickers’ın bu sahnedeki mimikleri ise çoktan “meme” oldu bile…
Celebrimbor, kaleyi içeriden fetheden düşmanı Annatar ile uğraşırken, Adar ve ordusu Eregion topraklarını ele geçiriyor. Sabaha kadar süren yağmalama, Ork ordusu aracılığıyla nehrin bloke edilmesiyle devam ediyor. Tolkien hayranlarının uzun zamandır beklediği Eregion Kuşatması işte böyle başlıyor.
Khazad-Dûm’da ise işler karmakarışık. Kral Durin’in geçtiğimiz bölümde yüzüğüne nasıl itimat ettiğini görmüştük. Oğlu Prens Durin’in ise önemli konukları var. Elflerin isteğini kabul eden Prens, cüceleri bir araya getiriyor ve ordusuyla birlikte Eregion’a doğru yol almaya hazırlanıyor. Fakat babasıyla düşünceleri yine bir ortak paydada buluşmuyor. Ve Prens Durin’in ailesi ve dostuna verdiği sözler arasında kalışına şahit oluyoruz.
Cüceler ve Elfler arasındaki anlaşmazlığı Yüzüklerin Efendisi’nden, Gimli ve Legolas atışmalarından hatırlarsınız. Olayların kökünü buraya bağlamayı tercih ederler mi bilemiyorum ama umarım böyle bir işe girişmezler.
Bir süredir Adar’ın elinde tutsak olan Galadriel ise, kilometrelerce uzak lokasyonlar arasında ilginç bir şekilde kısa sürelerde mekik dokuyan Elrond tarafından ziyaret ediliyor. Ziyaret kelimesini kullanmak çok doğru olacak, çünkü neden bilmiyorum ama Adar, fırsat ayağının dibine kadar gelmişken Elrond’u esir almaya tenezzül etmiyor.
Elbette bununla da kalmıyoruz; Elrond, Adar’ın teslimiyetinden kurtulabilmesi adına Galadriel’e bir buse bir de iğne veriyor…
Gerekli bir hamle miydi bilemiyorum, kelepçeleri çıkartabilmesi için iğneyi bir şekilde ulaştırması gerekiyordu ama, Galadriel’in ileride Elrond’un kayınvalidesi olacağı göz önüne alındığında nereden bakarsanız bakın elinizde kalan ve rahatsız edici bir sahne...
Elflerin at üstünde savaşa katılması, savaş sahnesinin yavanlığı, koskoca kral Gil-Galad’ın rezalet kostümü ve Galadriel ile Elrond arasındaki moral bozucu öpücüğü bir kenarı bırakabilirsek bu bölümü toparlayan şey her zamanki gibi Celebrimbor ile Annatar’ın yüzleşmesiydi. Kılayaklar, Gandalf, Tom Bombadil ve diğer yan karakterlerin olmaması da odağımızı daha iyi toparlamamıza neden oldu. Bu yüzden de sezonun geri kalanına oranla çok daha akıcı bir bölüm izlediğimizi düşünüyorum. Fakat bu koca dizinin tüm yükünü iki karakterin çekiyor olması da son derece üzücü.
The Rings of Power, izlenebilirlik konusunda kesinlikle ilk sezonuna oranla çok daha başarılı bir yol yakalamış durumda, fakat yapılan tercihlerin yanlışlığı dolayısıyla dizi bir şekilde kendisini aşağı çekiyor ve bir türlü başarılı bir dizi konumuna yükselemiyor.
Yedinci bölüm, her iki sezonlarının da birbirleriyle yakın vakitlerde izleyiciyle buluşması nedeniyle sık sık kıyaslanan Game of Thrones yan dizisi House of the Dragon'ı aklıma getirdi. İki dizi de ikinci sezonlarında izleyiciyle bir türlü istediğini veremediği için, bir süre boyunca aklımda sadece tek bir soru dönüp dolanacak gibi görünüyor:
Acaba hangisinin ikinci sezonu daha kötüydü?
Yorumlar