Iron Man, sadece bir süper kahraman filmi değil, Marvel Sinematik Evreni’nin başlangıç noktası olmasıyla da sinema tarihine damga vurmuş bir yapım aynı zamanda.
Tony Stark’ın bu ilk solo macerası, ilk kez 1962 yılında okuyucuyla buluşan çizgi romanlardaki klasik orijin hikâyesini, modern bir yorumla yeni nesille tanıştırmayı başardı. Fakat asıl etkileyici olan, Iron Man’in MCU içindeki öneminden çok Robert Downey Jr.’ın performansıyla Tony Stark’a adeta bir ruh kazandırmış olması. Kariyerinde ve özel hayatında daha önce birçok problem yaşamış olan aktör bu rolü oynamakla kalmadı, adeta karakterin kendisine dönüştü.

Filmin başlarında Tony Stark tam anlamıyla vurdumduymaz, bencil ve burnu havada bir milyarder olarak karşımıza çıkıyor. Babasının mirasını devralmış, Stark Industries’i silah sektörünün zirvesine taşımış, fakat bu gücün sorumluluğunu bir gram dahi umursamıyor. Afganistan’a silah tanıtımı için yaptığı bir gezide teröristler tarafından kaçırılması, onun için büyük bir kırılma noktası oluyor ve bu olay, Tony’nin ilk kez yaptığı işin sonuçlarıyla yüzleşmesine ve değişmeye başlamasına neden oluyor. Mark I ismiyle bildiğimiz ilk Iron Man kostümünü icat edişi ise, karakterin zekasının ve mühendislik dehasının en net şekilde görüldüğü anlardan biri olarak karşımıza çıkıyor.

MCU’nun en büyük özelliklerinden biri, karakterleri güçleriyle değil, kişisel yolculuklarıyla ön plana çıkartıyor olması. Tony esaretten kurtulup eve döndüğünde, hayatında değişikliğe gitmeye karar veriyor. Şirketinin silah üretimini durduracağını açıklaması, sadece medyada değil, şirketin içinde de büyük bir tepkiyle karşılanıyor. Bu noktada, filmin asıl kötü adamı olan, efsane Jeff Bridges’ın hayat verdiği Obadiah Stane’in yavaş yavaş maskesini düşürdüğünü görüyoruz. Stane, Tony’nin umursamaz tavırları yüzünden Stark Industries’i yıllarca perde arkasından yöneten kişi aslında ve Tony’nin şöyle bir silkelenip kendine gelişi, içten içe kemirdiği şirketin elinden kayıp gitmesine neden olarak çıkarlarının tamamına ters düşüyor.

Robert Downey Jr.’ın Tony Stark performansı ise başlı başına bir efsane. İlk başta karakterin ukala, zengin ve çapkın havasını o kadar doğal bir şekilde yansıtıyor ki, sanki gerçekten Stark Industries’in CEO’su olarak doğmuş gibi. Ama Tony’nin karakter gelişimiyle birlikte oyunculuğundaki ince değişimler de fark edilmiyor değil. Esaret sonrası yaşadığı travmayı bastırmaya çalışırken bile alaycı tavrını kaybetmeyişi, yine de bu tavrın arkasında gerçekten büyük bir değişimin yaşandığını hissettirmesi, oyunculuk açısından büyük bir başarı. Filmdeki doğaçlama sahnelerin çoğunun kendisi tarafından eklendiğini düşünürsek, Tony Stark karakterine neler kattığını aslında çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Çizgi romanlarda çok daha geri planda olan bir karakter olsa da onun bu efsane performansı, sinematik evrende her projede ön plana çıkmasına neden oldu diyebiliyoruz.

Iron Man’in çizgi roman geçmişine bakacak olursak, Tony Stark ilk olarak Tales of Suspense serisinin 39. sayısında karşımıza çıkıyor ve karakter Stan Lee, Larry Lieber, Don Heck ve Jack Kirby tarafından yaratılıyor. Orijinal hikayede Tony, Vietnam Savaşı sırasında esir düşüyor ve ilk Iron Man zırhını burada yapıyor. Fakat film, bu hikâyeyi güncelleyerek dönemin politikasını da efektif kullanmayı hedefliyor, kamerayı Afganistan’a çeviriyor ve terörizm gibi çok daha güncel bir tehdide odaklanıyor.

Filmin yapım süreci de oldukça ilginç... Marvel Studios, o dönemde büyük bir finansal risk alarak bu projeye girişmişti ve yönetmen Jon Favreau, Robert Downey Jr.’ın seçilmesi konusunda ısrarcıydı. O dönemde RDJ’in geçmişi yüzünden stüdyolar ona güvenmiyordu ama Favreau, onun Tony Stark’ı kusursuz canlandıracağından emindi ve günün sonunda Tony, sahibine kavuştu.
Bir başka ilginç detay da filmin senaryosunun büyük ölçüde doğaçlamaya dayanması. Oyuncuların çoğu sahnelerde replikleri serbestçe değiştirebiliyor olması atmosferi daha da doğallaştırmış ve kim bilir, belki de bu insanlarla bu yüzden bu kadar güçlü bir bağ kurduk, ne dersiniz? Bir de Jon Favreau’nun, filmde Tony Stark’ın biricik kankası olan Happy Hogan’a hayat verdiğini de artık biliyorsunuzdur bence...

Aksiyon sahnelerine gelirsek, Iron Man’in ilk uçuş denemeleri, Mark II zırhının geliştirilme süreci ve finaldeki Obadiah Stane ile olan savaşı, dönemin CGI teknolojisiyle birleşerek izleyiciye harika anlar sunuyor. Iron Monger ile yapılan final savaşı, kimilerine göre günümüz standartlarına göre biraz basit kalıyor ancak ben hem dönemi için çığır açan bir teknoloji olarak görüyorum hem de Marvel’ın günümüzde ortaya çıkardığı görsel efekt yığıntısından çok daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum.

Tabii ki, filmi efsaneleştiren en büyük anlardan biri de final sahnesi. Normalde süper kahraman filmlerinde, kahraman kimliğini gizli tutar. Ama Tony Stark’ın "Ben Iron Man’im" repliğiyle tüm dünyaya kim olduğunu açıklaması, MCU’nun sıradan bir süper kahraman evreni olmayacağını kanıtlayan ilk adımdı. Bu an, çizgi roman dünyasında bile bir ilk sayılabilirdi ve Tony Stark’ın ne kadar kendine güvenen bir karakter olduğunu gösteriyordu. Ayrıca, Nick Fury’nin after credit sahnesinde Avengers girişimini duyurması, döneminin Marvel hayranlarını heyecandan tam anlamıyla havalara uçurmuştu. (Kaçıncı kez izlediğimi hatırlamıyorum ama hâlâ aynı etkiyi verebiliyor...)

Iron Man bir süper kahraman filmi olmanın ötesinde, Hollywood’un en büyük sinematik evrenlerinden birini başlatan yapı taşı oldu. Robert Downey Jr.’ın kusursuz performansı, Tony Stark’ın çarpıcı karakter gelişimi ve filmin hem eğlenceli hem de aksiyon dolu teması, onu bugün hâlâ izlenmesi gereken filmlerden biri haline getiriyor. Eğer Iron Man bu kadar başarılı olmasaydı, belki de bugün bir MCU’dan bahsedemeyecektik. Ancak Tony Stark, zekâsı, karizması ve "Ben Iron Man’im" diyerek kurduğu mirasıyla, sinema tarihindeki ve gönüllerimizdeki yerini çoktan ayırttı bile...

Yorumlar