İyi başlayan ama kötü biten diziler, düşündüğünüzden çok daha sık karşımıza çıkıyor. Genellikle bu hayal kırıklığı yaratan finaller, dizinin doğal akışı tamamlandıktan sonra reyting uğruna uzatılmasıyla ortaya çıkıyor. Elbette bazen dizinin yaratıcısı da risk alıp farklı bir yöne sapmak isteyebiliyor, ne yazık ki bu risk her zaman seyircinin beklentileriyle örtüşmüyor.
Herkes hata yapar; televizyon dünyasında da durum farklı değil. Bazı diziler başlangıçta tökezler ama sonradan rayına oturur, The X-Files buna güzel bir örnek. Kimileri ise ana karakterleri bir araya getirince ivmesini kaybeder; The Office’in Jim ve Pam’i mutlu mesut bir hayata geçince nasıl sendelediğini hatırlıyor musunuz? Bugünün "izle ve geç" dünyasında kötü senaryolar ya da bayat diyaloglar karşısında seyircinin sabrı pek kalmadı. Ancak ara sıra yapılan hatalar tolere edilebiliyor. Ta ki o muhteşem dizi, final sezonunda ipin ucunu tamamen kaçırana dek…

Kötü final sezonları özellikle can sıkıcıdır; çünkü izleyici yıllarını o hikâyeye vermiştir ve sonunda emeklerinin karşılığını almak ister. Alıştıkları kalite seviyesinin finalde de korunmasını beklerler. Ancak büyük umutlarla çıkılan son yolculuk, bir anda sönüp gider. O noktadan sonra geriye sadece hayal kırıklığını sindirmek ve diziyi kötü sonuna rağmen sevmeye devam etmeye çalışmak kalır.
17– The Office (2005-2013)

Ne yazık ki harika bir final bölümü bile sıkıcı bir sezonu telafi etmeye yetmiyor. Jim ve Pam’in evlilik maceraları fazlasıyla sıradanlaştı. Michael Scott artık ortalarda yoktu. Andy ise kibirli ve itici bir karaktere dönüşmüştü. 9. sezona gelindiğinde, The Office hayranlarının sevip bağlandığı dizi artık bambaşka bir şeye evrilmişti.
Elbette final sezonundan tamamen nefret etmeyenler de yok değildi. PopMatters yazarı Jennifer Lind-Westbrook, "Odak ana karakterlerden tüm kadroya kaydığında, hâlâ güçlü ve komik bir topluluk yapısının varlığını hissediyoruz," diyerek 9. sezonu "inişli çıkışlı anların bir bileşimi" olarak tanımlamıştı.
16– Gossip Girl (2007-2012)

Karakterler hâlâ lisede olduğu dönemde Gossip Girl ekran başına kilitleyen, entrikası bol ve stil sahibi bir gençlik dizisiydi. Sadece ihanet dolu ilişkiler ve şıklık yarışı bile izleyiciyi ekranda tutmaya yetiyordu. Ancak Blair ve ekibi üniversiteye geçince, işler yavaş yavaş sarpa sarmaya başladı.
Kısaltılmış altıncı ve son sezona gelindiğinde, dizi artık Serena’nın kendisinden oldukça büyük biriyle yaşadığı ilişkiyi, Chuck ile Blair’in kariyer hedefleri uğruna yollarını ayırma kararı almasını ve Nate’in reşit olmayan bir kızla flört etmesini konu alıyordu. Ardından final geldi ve nihayet Gossip Girl’ün kimliği ortaya çıktı, ama hiçbir anlam ifade etmeyen bir şekilde.
15– Gilmore Girls (2000-2007)

Gilmore Girls’ün yaratıcısı Amy Sherman-Palladino, 6. sezonun sonunda diziden ayrıldı ve Stars Hollow’da hiçbir şey artık eskisi gibi olmadı. 7. sezonun büyük kısmı, dizinin ritmini yeniden bulma çabasıyla geçti. Lorelai ve Christopher’ın kısa ömürlü evliliği, hayranları büyük hayal kırıklığına uğrattı. Bir zamanlar diziyi özel kılan o hızlı, esprili ve kendine has diyaloglar da neredeyse tamamen yok olmuştu. Final sezonu birkaç unutulmaz bölüm ve etkileyici bir final sunsa da, dizinin büyüsünden çok şey kaybettiği açıktı. Zaten iptal haberi de gecikmedi.
14– Nip/Tuck (2003-2010)

Ryan Murphy imzalı Nip/Tuck, bağımlılık yaratan ve bir o kadar da absürt bir dramaydı. Her bölümde "daha ne olabilir ki?" dedirten olaylar yaşanır, ama işler mutlaka daha da kötüye giderdi. Ancak 6. sezona gelindiğinde, dizi artık kendi parodisine dönüşmüş gibiydi.
Elbette her şey tamamen kötü değildi. Ama çoğu izleyici için dizi, alıştıkları Nip/Tuck deneyiminden oldukça uzaktı. E!’nin yorumu da beklentileri düşürmek gerektiğini açıkça ortaya koyuyordu: "Uyaralım... Eğer klasik bir Nip/Tuck tarzı ‘çene düşüren’, rahatsız edici bir final bekliyorsanız, beklentilerinizi azıcık düşürmeniz gerekebilir…"
13– The Vampire Diaries (2009-2017)

İlk sezonlarında The Vampire Diaries, fark ettirmeden dönemin en iyi dizilerinden biri hâline gelmişti. Tempolu, duygusal ve aksiyon doluydu. Ancak zamanla tempo düştü, hikâyeler kendini tekrar etmeye başladı ve dizideki ölüm kalım meseleleri artık pek de heyecan vermemeye başladı. Herkes sürekli insanlığını kaybediyor, ölüp diriliyor ve en yakın arkadaşını sırtından bıçaklıyordu. Ardından dizinin duygusal merkezini oluşturan Nina Dobrev ayrıldı.
İlginçtir ki, onun ardından gelen 7. sezon beklenmedik şekilde iyi çıktı. Bu yüzden final sezonu için beklentiler oldukça yüksekti. Ancak senaristler, her şeyi toparlamak yerine işleri "renklendirmeye" karar verdi ve diziye sinir bozucu yeni kötüler eklediler. Dizinin mitolojisi her zaman güçlüydü ama 8. sezon, uzun süredir izleyenler için neredeyse hiç anlam ifade etmiyordu. Dobrev’in finale kısa süreliğine dönmesi biraz kuvvetli bir kapanış sağlasa da, uzun süre gereksiz hikâyelere harcanan bölümler sonrası son anlar fazlasıyla aceleye getirilmiş hissettirdi.
12– The O.C. (2003-2007)

Zirvedeyken The O.C., bol entrikalı bir gençlik dizisiydi. Ancak zamanla gençler üniversiteye gidip hikâye Orange County dışına taşındıkça, dizi eski çekiciliğini yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Sonuçta dizi, ismini dahi karakterlerin gittiği kampüslerden değil, Orange County’den almıştı.
Gawker yazarı Doree Shafrir dizinin düşen kalitesine şöyle dikkat çekmişti: "Bir zamanlar samimi ve dürüst bir anlatımı olan bu dizi, zamanla yapay, karmaşık ve söylemeden geçmeyelim, fazlasıyla yorucu bir hâl aldı."
11– Lost (2004-2010)

Bir zamanlar Lost, haftalık olarak takip edilmesi "şart" olan, ofis sohbetlerinin başrolüydü. Dizinin sayısız gizemini çözmeye adanmış internet siteleri ve forumlar mevcuttu. İzleyiciler aslında neler olup bittiğini öğrenme arzusu yüzünden bağımlısı hâline gelmişti. Ancak dizi ilerledikçe, soruların sayısı cevapları katbekat aştı ve hikâyeler iç içe geçip karmaşıklaştıkça izleyiciler kolektif bir kafa karışıklığı yaşamaya başladı. Final sezonunda ise işler iyice içinden çıkılmaz bir hâl aldı; paralel zaman yapısıyla da anlatım daha da çetrefilli bir şekle büründü.
Final bölümü sona erdiğinde, geride sayısız mantık hatası, cevapsız soru ve büyük bir hayran bölünmesi kalmıştı. Kimileri hâlâ diziyi savunmaya devam ederken, kimileri adını bile duymak istemiyor.
10– Scrubs (2001-2010)

Geriye dönüp bakınca, Scrubs’ın 9. sezonunun gerçekten yaşanmış olması neredeyse inanılmaz geliyor. Dizi ilk dönemlerinde oldukça güçlüydü, ama son sezon bambaşka bir şeye dönüştü. Daha çok başarısız bir reboot gibiydi. Scrubs: Med School adıyla tanıtılan bu sezon, sevilen karakterleri geri getirse de, izleyiciyi yepyeni stajyerlerle, yeni bir hastaneyle ve pek de ilgi çekici olmayan hikâyelerle baş başa bıraktı.
Ancak bu sezonun aslında bir yan dizi olarak planlandığını, doğrudan bir devam sezonu olmadığını hatırlatmakta fayda var. Hatta bazı hayranlara göre 9. sezon, Scrubs'ın bir parçası gibi değil de, başlı başına ayrı bir dizi olarak izlendiğinde çok daha keyifli olabiliyor.
9– The X-Files (1993-2002)

Yıllarca mutlaka izlenmesi gereken diziler arasında yer alan The X-Files, son iki sezonuyla hayal kırıklığı yarattı. Dizinin popülerliği büyük ölçüde Mulder ve Scully’nin ekrandaki uyumuna dayanıyordu; ancak David Duchovny’nin diziden ayrılmasıyla işler belirgin şekilde değişti. Çoğunlukla Mulder’sız geçen 9. sezon, Gillian Anderson’ın güçlü performansına rağmen birçok hayranı uzaklaştırdı.
Sonunda dizinin yaratıcısı Chris Carter, seriyi sonlandırmaya karar verdi. Final bölümlerine izleyici tepkisi karşısında şaşkın olduğunu SFGate’e şöyle anlattı: "Sanki seyirci gitmişti ve onları nasıl bulacağımı bilmiyordum. Onları geri kazanmak için uğraşmak istemedim çünkü yaptığımız işin izleyiciyi hak ettiğine inanıyordum."
8– Weeds (2005-2012)

Weeds, ev hanımı Nancy’nin geçimini sağlamak için uyuşturucu satmasını konu alan ve bir dönemin oldukça sağlam olan işlerinden biriydi. Ancak dizi ilerledikçe Nancy giderek daha az sevilir hâle geldi. Yasa dışı işlere daha fazla bulaştı ve kötü bir anneye dönüştü.
Uzun süre diziye bağlı kalan izleyiciler de benzer görüşteydi. Bir izleyici Reddit’te şu sözlerle haykırıyordu: "Weeds’in 8. sezonu berbattı. Ama o kadar çok saat harcadım ki artık bırakamıyorum. Bu sezonun yazımı tamamen yüzeyseldi. Andy tek boyutlu bir karaktere dönüştü. Nancy her hafta daha itici ve sevimsiz hale geliyor. BU TREN KAZASININ BİTMESİNİ SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUM!"
7– Roseanne (1988-1997)

Orta sınıf bir ailenin hayatını anlatan güzel bir sitcom nasıl mahvedilir?.. Onlara piyangoyu kazandırarak. İşte Roseanne bunu tam da 9. ve son sezonunda yaptı. Artık birlikte aşacakları sorunlar ve dayanacakları zor zamanlar kalmayınca, Connor ailesi eski cazibesini kaybetti ve final sezonu hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Üstelik final bölümü geldiğinde, yaşanan her şey bambaşka bir açıdan yorumlandı. Meğerse tüm olanlar Roseanne’in bir başa çıkma mekanizmasıymış, aslında hiç yaşanmamış.
6– True Blood (2008-2014)

True Blood, ilk sezonlarında kanlı canlı, oldukça eğlenceli bir dizi olarak izleyiciyi ekran başına topluyordu. Sonra... 7. sezon geldi. Sönük hikâyeler, anlamsız yeni karakterler derken dizi ivme kaybetti. Final ise izleyicilere adeta hakaret gibiydi. Bill öldü mü? Sookie başka biriyle mutlu oldu ama o kişi ekranda neden hiç gösterilmedi? Belki de birileri dizinin kalbine daha erken bir kazık saplamalıydı.
U.K. Telegraph eleştirmeni Rebecca Hawkes, finalin zorlama bitişi için şunları söyledi: "Bu final çok sıradan ve tatsızdı, diziyi bu kadar eğlenceli yapan her şeye ihanet gibiydi... Sonunda True Blood artık dişlerini kaybetmişti."
Bir Reddit kullanıcısı ise daha öz bir yorum yaptı: "Tanrıya şükür ki bu son sezon."
5– How I Met Your Mother (2005-2014)

How I Met Your Mother fanlarıyla karşılaşırsanız, asla ama ASLA final bölümü üzerine tartışmaya girmeyin. Hâlâ birçok izleyici finalden oldukça rahatsız. Genellikle bir diziyi sadece finaline bakarak yargılamak doğru olmaz, ama HIMYM gibi bir yapım için bu neredeyse imkânsız.
İzleyiciler yıllarca annenin kim olduğunu öğrenmek için sabırsızlandı. Son sezon boyunca onu yakından tanıdılar. Ama sonra anne öldü ve Ted, Robin ile yeniden bir araya geldi. Üstelik final sezonu, Robin ve Barney’nin düğün hafta sonu boyunca geçiyordu, çok kısa bir süre sonra da boşandılar. 9. sezonun sadece sinir bozucu olduğunu söylemek bile tüm bu olanlar karşısında hafif kalır.
4– Heroes (2006-2010)

Heroes’un final sezonunda neler olduğunu hatırlıyor musunuz? Hayır mı? Bu çok normal, çünkü çoğu hayran o zamana kadar diziden kopmuştu. Dizi başlangıçta güçlüydü ama zamanla sönüp gitti. 4. sezon biraz toparlamaya çalıştı; dünya sonu dramını azalttı ve karakterlere daha çok odaklandı. Yine de bu, izleyicileri geri getirmeye yetmedi ve dizi sonunda iptal edildi. 2015’te yapılan reboot ise tamamen hüsranla sonuçlandı.
Peki 2. sezondan sonra ne yanlış gitti? Bir izleyici durumu şöyle özetlemişti: “Tamamen anlamsız. Senaristler kendilerini çıkmaz bir köşeye soktu. Aptal karakterler, sürekli aptalca şeyler yapıyor. Tutarsız. Kötü oyunculuk. Hiçbir yere varmayan yan hikâyeler. Bir dizide kötü gidebilecek hemen her şey yaşandı."
3– Dexter (2006-2013)

Ah, Dexter. O korkunç son ve özellikle uzun yıllardır diziyi takip eden izleyicilere adeta tokat gibi gelen final, hâlâ hayranların kalbini kırıyor. 8. sezon boyunca yaşananlar akıl almazdı. Bir zamanlar karmaşık bir karakter olan Hannah, neredeyse tüm derinliğini yitirdi. Deb, LaGuerta’yı vurduktan sonra hiçbir ceza almadı. Masuka’nın birdenbire bir kızı oldu, ama bunun nedeni pek açıklanmadı. Yeni karakterler tanıtıldı ama hızlıca elendi. Genel olarak, bildiğimiz Dexter’dan neredeyse eser kalmayan bir sezon izledik.
Eleştirmenler de oldukça sertti. Slant Magazine’den Chris Cabin şöyle yazdı: "Dexter artık neredeyse güldürücü derecede tahmin edilebilir bir hal aldı ve yaratıcılar, birinci sezonda kurulup ikinci sezonda pekiştirilen dramatik yapı ve entrikaların dışına pek çıkmaya çalışmadılar."
2– That ’70s Show (1998-2006)

Bir dizinin başrol oyuncusu ayrılıp dizi devam ettiğinde, genellikle iyiye işaret değildir. İşte That ’70s Show’da da durum buydu. Eric Afrika’ya gitti, Kelso ise sadece arada sırada göründü. 8. sezonda ise grup içinde tam yer edinemeyen Randy adlı yeni bir karakter tanıtıldı. İzleyiciler Jackie ve Fez arasındaki ilişkiyi ya da Hyde’ın striptizci eşini anmaya gerek bile duymadılar.
The New York Times’a göre, 8. sezon hem dizide hem de dizinin kendisinde bir dönemin sonunu getirdi ve şu düşünceler ortaya çıktı: "Hem Ashton Kutcher hem de Topher Grace düzenli kadrodan ayrılınca ve diğerleri de biraz fazla olgun görününce, sanki artık bodrum katında parti yapmaya pek uygun değillerdi. Dizi, kendi enerjisini kaybetti."
1– Game of Thrones (2011-2019)

Kültürel bir fenomen haline gelen Game of Thrones, sadık hayran kitlesini pilot bölümde Jaime Lannister’ın zavallı Bran’i pencereden ittiği andan itibaren kazanmıştı. İki yıl süren bir bekleyişin ardından, fantastik drama 2019 Nisan’ında sekizinci ve final sezonuyla geri döndü; ancak hayranlar, anlamsız savaşlar ve dağınık hikaye sonları karşısında hayal kırıklığına uğradı. Bazı izleyiciler karakterlere yapılan haksızlıkları eleştirirken, diğerleri sezonun yavaş temposu, güçlü karakter hikâyelerinin vasat sonuçları ve George R. R. Martin’in eserine yazı ekibinin yaptığı genel haksızlıktan şikayetçiydi.
Yine de tutkulu hayranlar, tüm hayal kırıklıklarına rağmen demir tahtın sahibini görmek ve Ghost’un hak ettiği yeri kazanmasını izlemek için dizinin sonuna kadar sadakatle bağlı kaldı.
*Liste, 26 Ağustos 2025 tarihindeki güncel sıralama doğrultusunda hazırlanmıştır.
Kaynak: Ranker
Yorumlar