Fox’un Disney tarafından satın alınmasıyla birlikte, çizgi roman okuyucuları olarak uzun zamandır hasretle beklediğimiz X-Men karakterlerine hep birlikte büyük bir hoş geldin diyoruz.
MCU içerisinde özellikle yeni dönemde Doctor Strange in the Multiverse of Madness (2022), Ms. Marvel (2022), The Marvels (2023) gibi yapımlarla şimdiye kadar X-Men karakterlerinin kırıntılarıyla karşılaştık. Fakat bu konuda atılmış olan en büyük adımın Deadpool & Wolverine olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
Öncelikle ilk iki Deadpool filmine oranla, burada çok daha başka bir filmin bizi beklediğini söylemek isterim. Yanlış anlaşılmasın, Deadpool her zamanki gibi ciddiyetsiz, terbiyesiz ve fazlasıyla düşük çeneli. O konuda hiçbir şüphe yok. Fakat bu filmde karakterimize hiç hoşnut olmayacağı bir görev veriliyor olması dolayısıyla eski neşesinin üzerini neredeyse tamamen endişeyle kaplamış olan bir Deadpool bizi karşılıyor.
Deadpool & Wolverine’i izlemeden önce eski X-Men filmleri, Logan (2017) ve özellikle Loki (2021-2023) dizisini izlemiş olduğunuzu varsayarak yazıya devam ediyorum. Yoksa kafanızda büyük soru işaretleri oluşacak, haberiniz olsun.
Marvel, dizi ve filmlerini çoklu evren muhabbetleri içerisine dahil etmeye başladığından bu yana izleyicinin kafası karışık. Özellikle de ara yapımları takip etmeyen genel izleyici kitlesi, birbiri arkasından gelen bağlantılı olayları takip etmede güçlük çekiyor haklı olarak.
Çoğunlukla Loki dizisiyle açıklanmaya çalışılan çoklu evrenler konusunun önemli bir kısmına burada da değiniliyor. İzlememiş olanlar için de elimden geldiğince açıklayıcı olmaya çalışacağım, hadi bakalım başlıyorum.
Logan filminde hayatını kaybettiğini gördüğümüz Wolverine, ölerek, kendisiyle aynı evren içerisinde olduğunu bildiğimiz Deadpool’un yaşadığı gerçekliği tehlikeye atmış. Nedenini nasılını sorgulamayın, Logan burada o evrenin "bağlayıcı noktası" olarak açıklanıyor. Neredeyse her koşulda iyileşebilen bir varlık olarak bilinmesine rağmen hayatını kaybedince de yaşadıkları evren yavaş yavaş ölmeye başlıyor. Bunun muhakemesini kim yapıyor derseniz, işte burada Loki dizisinde tanıştığımız TVA görevlileri devreye giriyor.
TVA
Time Variance Authority ismiyle bilinen oluşum, zaman, mekân ve gerçeklikler arasında meydana gelen anomalileri düzeltmek, yoluna sokmak, yeri geldiğinde de yok etmek üzerine kurulmuş, zamandan bağımsız bir bölgede konuşlanmış olan bir kuruluş. Kısaca "zaman polisleri" demek de mümkün.
Deadpool’u yaşadıkları gerçeklikten çekip aldıran ve olan bitenin bir kısmını anlatmaya çalışan Paradox isimli karakterimizi ise son zamanlarda Succession (2018-2023) ile hatırladığımız Matthew Macfadyen canlandırıyor.
Paradox tarafından, ya 72 saat içerisinde yok olacak kendi zaman çizgisinde ailesi ve dostlarıyla hiçliğe karışmak ya da kutsal zaman çizgisine dahil olup kendi evreninin tamamen silinmesine izin vermek, olmak üzere iki seçenek sunulan karakterimiz, elbette üçüncü bir yol için çabalıyor ve çaldığı Tem-Pad ile kendi evrenine uygun bir Wolverine arama yolculuğuna çıkıyor.
"Cavill-rine"
"Uncanny" sayısından çarmıha gerilmiş Wolverine, yaşlı adam Wolverine, "Patch" sayısından göz bantlı Wolverine, 80’li yıllar tasarımlarından Wolverine ve bir adet yer cücesi Wolverine olmak üzere yine Hugh Jackman tarafından canlandırılmış olan bir sürü varyantla karşılaşıyoruz.
Biz Daniel Radcliffe, Taron Egerton beklerken, Marvel burada bizi koskocaman bir sürprizle karşılıyor ve varyantlardan bir tanesinin Henry Cavill tarafından canlandırılan, Deadpool’un deyimiyle “Cavillrine” olduğunu görüyoruz.
Deadpool & Wolverine’in sürprizler konusunda gerçekten çok iyi bir iş çıkarttığını daha filmin en başında bile söylemek mümkün. Cavill’ın bu role ne kadar yakıştığını söylemek şurada dursun, pençelerini çıkarma biçimindeki detaya kadar da dikkat etmelerine çok mutlu oldum doğrusu.
Bir şekilde paçayı kurtarıp kaçan Deadpool, evrenindeki tüm mutantları yüz üstü bırakan bir Wolverine buluyor ve ona kendi evrenini de düzeltme vaadi vererek, yani bir çeşit yalan söyleyerek yanına alıyor. Fakat Bay Paradox bu durumdan pek memnun değil. Bizimkilerden kurtulmak adına onları yine Loki dizisinde tanışmış olduğumuz çöplükvari mekân The Void’e gönderiyor.
The Void
Void, Charles Xavier’ın, daha anne karnında birbirlerini öldürmeye çalıştıkları ikiz kardeşi Cassandra Nova tarafından işletilen, sonsuz olasılığın sayısız atıklarıyla dolu olan bir mekân. Çoklu evrenler mevzusunun derinleştirilmesinde katkısı çok büyük. Hatta hatırlarsanız Loki’de de yıkılmış, parçalanmış bir Avengers binası, Thanos’un çizgi romanlarda kullandığı helikopteri veya gerçek hayatta gizemli deneyler sonucunda ortadan kaybolan ve sırrı hala çözülememiş olan USS Eldrige gemisinin bile burada olması gibi harika detaylara rastlamıştık.
Şimdiye kadar Marvel evreni içerisinde izlediğimiz süper kahramanlarla dolu gerçekliklerin büyük bir kısmından özel konuklar barındırıyor olmasıyla da filmin en önemli sahnelerine ev sahipliği yapıyor The Void.
Alevlen!
Deadpool ve Wolverine tam birbirine girmek üzereyken, belli ki bu arazide fazlasıyla tecrübe sahibi olan birinin sesiyle bölünüyor kavga. Orijinal dilinde izleyenlerin ses tonundan kim olduğunu rahatlıkla çıkarabileceği ama hangi karakter olduğunu asla tahmin edemeyeceği biri; Human Torch yani Johnny Storm!
Chris Evans’ın bütün büyük Marvel filmlerinde ansızın ortaya çıkıp tüm ilgiyi üzerine toplamasına alışkınız elbette ama kendisi bunu genellikle Kaptan Amerika karakteriyle yaptığı için, bu sefer neredeyse yirmi yıl önce Fantastik Dörtlü filminde canlandırdığı karakterle karşımıza çıktığı için de şaşkınız. "Flame on!" dediği andaki tepkimi keşke burada sizinle de paylaşabilsem...
Ayrıca Cassandra’nın bu mekânda ne kadar söz sahibi olduğunu eski ve kıyıda köşede kalmış olan X-Men karakterlerini yardımcıları yapmasından bile elbette anlayabiliyoruz. Lady Deathstrike, Toad, Azazel ve Pyro bunlardan sadece birkaç tanesi.
Ağır konuklarımız var...
Nicepool’dan ödünç aldıkları külüstür içerisinde birbirine giren ve yorgunluktan baygınlık geçiren karakterlerimize gizemli bir ablamız yardımcı oluyor ve onları kendi yaşadığı yere götürüyor. Birkaç dakika sonra öğreniyoruz ki 2003’te Daredevil ve 2005’te Elektra filmleriyle karşımıza çıkan Jennifer Garner’ın Elektra’sından başka biri değil bu.
Şimdilerde her ne kadar ağır eleştirilere maruz bırakılsalar da süper kahraman furyası başlamadan öncesinde piyasada neredeyse kimse yokken bu görevleri üstlenen bu isimlerin ve filmlerinin şimdikilerden kat kat daha değerli olduğunu düşünüyorum.
Sürprizler ardı arkasına sıralanıyor; 1998 yılında, R-dereceli Marvel filmlerinin atası olarak bilinen ve öyle bir dönemde bile bir üçlemeye imza atan Blade yıldızı Wesley Snipes, bir kez daha Eric Brooks karakteriyle, Channing Tatum ise hiç canlandıramadığı ve onunla birlikte bizim de içimizde ukde kalan Gambit rolüyle karşımıza çıkıyor.
2010’lu yıllarda Tatum’ın başrolünde yer alacağı bir Gambit filmi duyuruluyor, filmin prodüksiyonu başlıyor çekim gününe kadar belli oluyor ancak sonrasında ani bir kararla süresiz bir şekilde rafa kaldırıldığı açıklanıyor. Çok büyük bir X-Men hayranı olan oyuncu ciddi anlamda üzülmüş olacak ki haberi aldığında oturup hüngür hüngür ağladığını bile açıklıyor bir yerde.
Yıllar sonra Marvel’ın bu ayıbı telafi etmeye çalıştığını görüyoruz. Zamanında ne kadar büyük bir hata yaptıklarının farkında olmalılar çünkü kısacık ekran süresine rağmen Gambit, izleyicilerin gönlünü kazanmayı başardı bile.
Bir diğer sürprizimiz de Logan filminden X-23. Ancak onu fragmanlarda çoktan gösterdikleri için sürpriz demek pek doğru olmayacak sanırım.
Deadpool sürüsü
Cassandra’nın ucubeler ordusunun karşısında duran ekibimiz son derece güzel bir dövüş sekansı izletiyor bize. Filmin zaten genel olarak aksiyon sahneleri çok başarılıydı. Deadpool ve Wolverine’in Deadpool ordusu karşısında verdiği mücadele de buna dahil.
Bu arada konuklarımız sadece fiziksel olarak aramızda bulunmuyor. Lady Deadpool’un sevgili Ryan Reynolds’ın eşi Blake Lively, Kidpool’un çiftin çocukları Inez Reynolds, Cowboypool’un Matthew McConaughey ve Headpool’un da Nathan Fillion tarafından seslendirildiğini belirtmiş olalım.
Nihayetinde...
Deadpool & Wolverine, genel olarak seyirciye koskocaman bir teşekkür filmiydi. Bunun yanında, Fox ve Disney arasındaki ilişkilerin getirdiği şartlar doğrultusunda, derli toplu bir evren içerisine yerleştirilemeyen eski Marvel karakterlerinin son kez hakkının verildiği, yazar kadrosu arasında yer alan Ryan Reynolds’ın da eski dostlarına yaptığı güzel bir jest olarak da anılabilir.
Her şeye rağmen tüm bu konukların ekran süresi ve hikâyede kapladıkları alan son derece dengeliydi. Hiçbirisi gereğinden fazla rol çalmaya, kendini filmin yıldızı yapmaya yeltenmiyor, Deadpool ve Wolverine film boyunca ana karakter rollerine sahip çıkıyorlar. Dolayısıyla misafirliğin dozunu kaçırmadıkları için de ben bu karakterlerin her birinden fazlasıyla razıyım.
Senaryo daha iyi olamaz mıydı?
İlk iki Deadpool filmine oranla çok daha farklı olduğunu belirttiğim bu yapım, duygusal sahnelere ev sahipliği yapan, hatta eğlencenin dozunu kaçıran, düşük çenesiyle ve sinir bozuculuğuyla tanıdığımız karakterimizi ilk kez bu kadar endişeli gördüğümüz bir filmdi.
Karakterlerin motivasyon ve endişelerindeki bariz dengesizlik, senaryo konusunda da yeterince açıklanma gereği duyulmayan noktalar, film dinamiğini az da olsa olumsuz yönde etkiliyor. Örnek vermek gerekirse, sadece çöplüğünden sorumlu olan Cassandra’nın ikinci yarıya geldiğimizde bütün gerçeklikleri yok etme girişimi “nereden çıktı şimdi bu?” dedirtti doğrusu.
Daha öncesinde süper kahraman filmlerinde klişe bulduğu ve şikâyet ettiği ne varsa burada gerçekleştiren bir Deadpool izledik, ama söz konusu aile olunca Deadpool bile olsan kendi sözlerini yutabiliyorsun, değil mi?
Ama senaryodaki tüm eksiklikler ve gereksiz süslemeler, seyirciye verdiği önemi her dakikasında hissettiren bir film olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Final
Misafirlerine gösterdiği özen, popüler kültür göndermeleri, açılıştaki dans gösterisi, yerli yersiz ama kahkaha attıran şakaları ve efsane performansları, Deadpool & Wolverine’i son zamanların en iyi filmlerinden biri yapıyor.
Eski bir Marvel izleyicisi olarak ben bu filmden çok memnun ayrıldım. Bu karakterleri önümüzdeki projelerde bir kez daha görebilir miyiz, neden olmasın? Ama sinema tarihinin yeni favori ikilisi Deadpool ve Wolverine’i birkaç kez daha bir arada göreceğimizden eminim.
Yazımı burada bitiriyorum ama bitirmeden öncesinde de after credit sahnesinde Johnny Storm'a söylenebilecek sadece tek bir kelime olduğunu düşünüyorum:
"Language!"
Yorumlar