Yılbaşına sayılı günler kala televizyon ekranlarını ve dijital platformları yeni yapımlar istila ediyor sayılır; ancak ruhumuzu gerçek anlamda besleyecek o sıcaklığı bulmak için bazen geriye, sinema tarihinin altın sayfalarına bakmamız gerekiyor. İşte Holiday Affair o hazinelerden biri.

🚂
Yazı, Holiday Affair'e dair spoiler içermeyecek.

Holiday Affair, Noel temasını sömürmekten çok, bu özel dönemin getirdiği karmaşık insan ilişkilerini ve kalpten gelen fedakarlıkları merkeze alıyor. Dolayısıyla içtenliği de buradan geliyor diye düşünüyorum. Bu klasik, belki gişeyi kasıp kavuran ya da herkesin "en iyi Noel filmi" listesinde ilk sıraya yazılan bir eser değil; ancak kendine has bir büyüsü ve inanılmaz bir samimiyeti var. 

Robert Mitchum’un canlandırdığı Steve Mason ve Janet Leigh’nin hayat verdiği Connie Ennis karakterleri üzerinden, yas, umut, annelik ve beklenmedik aşkın kesiştiği o narin noktaları didikleme fırsatı elde ediyoruz. Sadece bir romantik komedi değil, aynı zamanda hayatın beklenmedik anlarının insanı nasıl değiştirebileceğini gösteren ince düşünceli bir drama filmi bu.

Aktörlerin harikulade uyumu

Filmin en büyük sürprizlerinden biri, genellikle sert rollerin adamı olarak tanıdığımız Robert Mitchum'u bu denli hassas ve sevimli bir karakterde görmemizdir. Steve Mason rolünde Mitchum, alışılagelmiş "maço" duruşunu bir kenarı bırakarak, içtenliği ve dürüstlüğüyle parlıyor. Canlandırdığı dürüstlük ve prensip sahibi adamın, hayatın karmaşık akışına kapılışını büyük bir doğallıkla izleyiciye sunuyor ve Mitchum bu rolüyle aslında ne kadar çok yönlü bir oyuncu olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Connie Ennis rolündeki genç Janet Leigh ise adeta ışıldıyor. Oğlu Timmy ile yaşayan dul bir anne olan Connie’nin durumu, filmdeki ana duygusal ağırlığı taşıyor. Leigh, karakterin hem zarafetini hem de geçmişe duyduğu bağlılıkla gelecek arasında kalmışlığını o kadar derinlemesine yansıtıyor ki, her tereddüdünü hissedebiliyor, hatta kararsızlığı onunla paylaşabiliyorsunuz.

Umut ışığına doğru

Filmin ana çatışması, Connie'nin ölen kocasına olan bağlılığı ve yeni bir aşka kapılma potansiyeli arasında kuruluyor. Holiday Affair, yasla yüzleşme ve hayatına devam etme unsurunu her fırsatta önümüze sunuyor. Tıpkı gerçekte yaşanabileceği bir ölçüde ama, asla abartılı değil. Connie bazı tavırlarıyla neredeyse, ölen kocasını oğlu Timmy aracılığıyla hayatta tutmaya çalışırken, Steve’in gelişiyle bu hassas denge bozuluyor. Film, bir kadının hem sadakati hem de mutluluğa olan hakkı arasındaki ince çizgide nasıl yürüdüğünü dürüstçe gösteriyor.

Hikayeyi sıradan bir romantik komediden ayıran en önemli özellik, üçgenin bir diğer köşesindeki isim. Normalde aşk üçgenlerinde iki taraf da bir diğerini elde etmeye çalışır. Bu iki rekabetçiden biri daha az sevilirken, diğeri bariz olarak daha çok beğenilen kişidir. Buradaki denge ise öyle güzel kurulmuş ki, belki de dünyanın en iyi insanlarından biri olan ve üçgenin diğer köşesinde yer alan Carl'a karşı en ufak bir kötü düşünce besleyemiyorsunuz.

Tipik kötü ya da engelleyici figür değil; tam tersine, son derece anlayışlı ve iyi niyetli bir adam oluşu karar vermeyi daha da güç kılıyor. Onun varlığı filmin duygusal olgunluğunu artırıyor ve Carl, Connie’ye onunla evlenmesi için baskı yapmıyor, yasını tutma sürecine saygı duyuyor ve nihayetinde sevginin ne olduğunu anlama kapasitesine sahip, aklı başında bir adam. Ve bu üç karakter arasındaki ilişki genel olarak aşkın karmaşık ve olgun yüzünü yansıtıyor.

Bir çocuğun gözünden

Filmin yeni yıl temasını besleyen en özel taraf ise Timmy. Daha önce herhangi bir yapımda bu kadar "sinir bozucu olmayan" bir çocukla karşılaşmış mıydım, inanın bilmiyorum. Ayrıca bu karaktere hayat veren Gordon Gebert'a hala hayatta. Gerçekten gönülden uzun ömürler diliyorum; bu kadar eski bir yapımda hala hayatta olan birilerini görebilmek çok değerli çünkü.

Karmakarışık bir aile dinamiğinde büyüyen Timmy, kendine has duyguları olan, son derece akıllı, daha bu yaşta empati yapabilen ve çocukluğun getirdiği o sevimliliği suratının her yerinde taşıyan şahane bir çocuk. Tek bir sıkıntı var; Timmy, Carl'ı bir türlü kabullenemiyor.

İnsanın içini ısıtıyor

1940'ların sonlarında çekilen bu eser, New York'un o dönemki atmosferini inanılmaz bir zarafetle çerçeveliyor. Siyah beyaz sinematografi, modern filmlerdeki parlak renklere ihtiyaç duymadan, kışın o yumuşak, kadifemsi dokusunu ve Noel ışıklarının masum ışıltısını tarifsiz bir güzellikle yansıtıyor.

Sonuç olarak, Holiday Affair günümüzün kaotik ve hızlı tüketilen filmleri arasında adeta gizli bir hazine. Romantizmi, komediyi ve aile ilişkilerinin derinliğini kocaman bir Noel temasıyla harmanlayan bu yapım, izleyiciye büyük vaatler vermiyor belki ama finaline geldiğinizde koskocaman duygularla baş başa bırakıyor.

Filmin kusurlu ve özünde iyi olan gerçekçi karakterleri, izleyiciye kendi hayatlarındaki karmaşıklıklarla kolayca empati yapma imkanı sunuyor. Hepimizin sevgiye, anlayışa ve hayatımıza aniden giren o beklenmedik kişilerle birlikte neşeye ihtiyacı var. Bu film de basit gerçeklerin peşinden gitmenin ve kalbin sesini dinlemenin, belki de yeni yılın en büyük hediyesi olduğunu fısıldıyor insana.

Paylaş