Çizgi roman köklerinden beslenen ve yine evrenler arası git-gellerle dolu Peacemaker’ın bu bölümü, kahraman olmak ve kaos çıkarmak arasındaki ince çizgiyi yeniden tanımlar nitelikte.

👔
Yazı, Peacemaker dizisine dair spoiler içerecek.

İkinci sezonun üçüncü bölümü, dizinin alışılmış ironik tonu ile evrenin derinlerine açılan kapılar arasında gidip gelen ve aksiyon vitesini yavaş yavaş artıran bir tempo benimsiyor. İlk dakikaları şaşkınlıkla ve biraz da tebessümle izliyoruz. Çünkü geçtiğimiz bölümün ana konularından biri olan ve üç yıl önce Corto Maltese’de kaybettiğimiz Rick Flag Jr.’ın bir sahnesiyle açılış yapılıyor...

“Kapana Kısılmış”: ‘Peacemaker 2. Sezon 2. Bölüm’ İncelemesi
“Barış timsali” karakterimiz ‘Peacemaker’, çoklu evrenin tehlikeli tuzakları ve geçmiş hatalarının sonuçları arasında sıkışmak üzere.

Doğal olarak bu bölümde mizahın yanı sıra karşımıza çıkan en önemli şey, alternatif evrenlerin gölgesinde şekillenen bu katmanlı anlatılar. Öyle ki hikâye sadece tek bir dünyayı değil, Chris’in keşfettiği geçişle birlikte fark ettiği "daha iyi bir hayat" fırsatını önümüze koyuyor.

"Daha iyi evren" gerçekte ne kadar iyi?

Üçüncü bölüm, izleyiciyi kahramanlığın, ilişkilerin ve aile bağlarının yalnızca tek bir evrende değil, çoklu evrenlerde bile aynı kırılganlıklarla sınandığını hatırlatıyor. Chris, “en iyi evren” olabileceği ihtimali taşıyan bu yerde bile tatmin bulamıyor; çünkü sorun ne koşullarda yaşadığına değil, kendi içindeki çelişkilere dayanıyor. Joel Kinnaman’ın sahneye dönüşü, alternatif Harcourt’un beklenmedik duygusal açıklığı ve Argus’un giderek daha baskıcı görünen yapısı, finalde patlayacak daha büyük bir çatışmanın zeminini ustalıkla hazırlıyor. Bu bölüm, Peacemaker’ı sıradan bir kahramanlık hikâyesinden çıkarıp, çoklu evrenin karanlık ironisi üzerinden işlenen güçlü bir karakter incelemesi haline getiriyor.

Chris, kuantum zımbırtısı aracılığıyla kendisini, özenle tasarlanmış bir "ideal dünya"da buluyor; herkes mutlu, abisi Keith ve babası hayatta, bunlardan da önemlisi, bizim evrende kaskı klozete benzetilen Peacemaker, burada saygı görüyor. Ama bu mükemmellik, sadece yüzeyde duran bir maskeden ibaret.

Alt evrende karşımızdaki Harcourt, daha sıcak, samimi ve ilginç bir şekilde usturuplu tavırlarıyla dikkat çeken hanımefendi bir kadın. Saha ajanı olmanın aksine, Argus’un masa başı çalışanlarından biri olan Emilia çok daha ılımlı birine benziyor ve bizim evrendekinin asabını bozan şey artık her neyse, onu şirret bir kadın haline getirebilmek için karakterin tam anlamıyla tersini yüzüne çevirmiş. 

Bölümün yıldızı; Rick Flag Jr.

Joel Kinnaman’ın karakterinin bu evrende hâlâ hayatta olması, Chris’in Travma Sonrası Stres Bozukluğu'na doğrudan dokunuyor. Basit bir cameo olmaktan çok Kinnaman’ın burada çok daha kilit bir rolü var: Rick, karşısına çıktığında Chris’in geçmişini silikleştiriyor, "en iyi evrende" dahi huzurun bir illüzyon olabileceğini hissettirerek ona işlemiş olduğu suçun büyüklüğünü hatırlatıyor. 

Argus’un yeni düzeni

Argus’un merkez binasında işleyiş tamamen farklı. Bizim evrende hatırı sayılır bir asker olan Rick Flag Jr.’ın burada alelade bir masa çalışanı olduğunu öğreniyoruz ve bu, Chris’i bırakın bizim bile gariplikle karşılayacağımız bir durum. Harcourt da öyle keza ama onun kısmen de olsa bir hiyerarşinin başında olduğu belirtiliyor. 

Fakat her şeye rağmen Peacemaker bu evrende kontrol edilmesi gereken bir unsur olarak değil bir kahraman olarak görülüyor. Bizim evrendeki Chris kahraman algımızı o kadar bozmuş ve kendi acınası hayatıyla o kadar meşgul ki, nasıl bir kahraman olduğunu hatırlamakta bile zorluk çekiyoruz. Buradaki de görgüsüz falan ama kamu yararına sayılabilecek iyilikler yapmış ve halk tarafından sevgiyle karşılanıyor. Bizimkinin arayıp da bulamadığı şey yani. 

Ayrıca bu gerçeklik, abisi Keith’in süper güçlerini de göz önüne seriyor. İlk bakışta setten paylaşılan şu fotoğraftan dolayı bu kişiyi bir Superman varyantı sandım ama kendisi, çizgi romanlardaki hikâyesi bambaşka olan Captain Triumph karakterinden başkası değilmiş.

Sons of Liberty ve çarpıtılmış düzen

Alternatif evrenin parlak yüzünün ardında karanlık bir gölge daha var: Sons of Liberty. Aşırı sağ sembollerle örülü bu oluşum, evrenin aslında kusursuz değil, totaliter bir yapıya evrildiğini ortaya koyuyor. Şimdilik gördüğümüz kadarıyla terör nitelikli bir yapılanma var ve bu daha öncesinde bu evrende çok aşina olduğumuz bir tarz da değil. Neyse ki Peacemaker imdadına yetişiyor ve halkın kahramanı olmayı başarıyor. Bak sen… 💪🏻

Kahraman mı, şovmen mi?

Her ne kadar bu evrende Peacemaker saygı görüyor gibi görünse de, Chris’in kişisel tavırları değişmiş değil. Buradaki Chris ona göre daha gösterişli, abartılı ve sanıyorum ki böbürlenmeyi seven bir yapıya sahipti (rahmetli). Bizimki de ondan az kalır değil fakat her anlamda daha fakiri demek daha doğru olacak sanırım. Sadece onu haklayacak kadar iyi bir kondisyona sahip. Bir yerde yediği bu hurmalar burnundan gelecek elbette, bakalım aynı zamanda da kaç çuval inciri berbat edecek. 

Üçüncü bölüm izleyiciyi kahramanlığın, ilişkilerin ve aile bağlarının çoklu evrenlerde bile farklı durumlarla sınandığı gerçeğine getiriyor. Chris, "en iyi evren"de bile mutlu olamıyor çünkü sorun evrende değil, kendi içinde. Joel Kinnaman’ın dönüşü, alternatif Harcourt’un duygusal açıklığı ve Argus’un değişik yapısı, final için büyük bir çatışmaya doğru hızla yol aldığımızı gösteriyor. İlerisi ne gösterecek bilmiyorum ama önceki DC’nin de şimdiki DC’nin de en iyi işlerinden biri olmaya aday Peacemaker

Bu arada başlıktaki "ucube" de bizim Chris...

Paylaş