It: Welcome to Derry'nin ikinci bölümü, ilk bölümün sarsıcı ve beklenmedik şiddetinin ardından biraz frene basıyor gibi...
Geçtiğimiz hafta, Kaybedenler Kulübü'nün çekirdek üyeleri olacağını sandığımız gençlerin vahşice hayatlarına veda etmeleriyle yüzleşmiştik. Bu olay ciddi anlamda dizinin izleyici beklentileriyle oynamadaki cüretkarlığını gösteren güçlü bir açılıştı. Bu hafta ise anlatı, geriye kalan karakterlerin travmayla başa çıkma ve Derry'nin kâbusa dönen gerçekliğiyle uyum sağlama mücadelesine odaklanıyor.

Özellikle Hanlon ailesinin kasabanın huzursuz ruhuyla olan mücadelesi ve Lilly ile Ronnie'nin arkadaşlarının kaybının gerçek nedenini kimseye anlatamamasının getirdiği yalnızlık, bölümün duygusal çekirdeğini oluşturan şeyler.
Ergenliğin getirdikleri
Bölüm, bir önceki haftanın aksine bizi daha çok karakter draması içine çekiyor. Lilly ve Ronnie'nin okul koridorlarında maruz kaldığı "vebalı" muamelesi, ergenliğin acımasız dünyasında bir de doğaüstü bir dehşetin gölgesi altında yaşamanın ne demek olduğunu net bir şekilde gösteriyor. O dönemlerde yaşıtlarla yaşanan çatışmalar, hele bir de aralarında gelir düzeyi farkı varsa korkunç bir raddeye ulaşıyor. Bir de içine kapanık, bir ebeveynini kaybeden ve de arkadaşlarının "yok oluşuna" şahit olan küçük bir kızsan, olacakları tarif dahi edemiyorum doğrusu.

Etraflarındaki herkes hem Lilly’den hem de Ronnie'den uzak duruyor. Bu durum elbette gördüklerinin akıl almaz olduğu kadar, Derry'nin o meşhur "göz yumma" kültürünün de bir dışavurumu. Karakterlerin gerçeği haykırma çabaları ile etraflarındaki yetişkinlerin ve akranlarının vurdumduymazlığı arasında olanlar, Stephen King evreninin en temel dinamiklerinden birini başarıyla yansıtmış gerçekten.
Görsel bir ziyafet

Dizinin tasarımı, kostümleri, şarkıları ve genel olarak havası gerçekten bölümün en güçlü yanlarından, rol çalan anlarından biriydi. Eski zamanları anımsatan dekorlar ve prodüksiyon tasarımı, izleyiciyi direkt olarak 60'ların başına ışınlıyor. İlk bölümde kanalizasyon suyu üzerinde gösterilen dizi ismi, yerini ikinci bölümde özel bir açılış jeneriği sekansına bırakıyor. Bu yeni jenerik, Welcome to Derry için gerçekten mükemmel bir atmosfer kurmuş. Şahsen retro olan her şey benim ilgimi hemen çekmeyi başarır; bu yapımda da bu kadar başarılı ve ürkünç tasarımlarla karşılaşacağımızı, karakter posterlerinin yayımlanmasının sonrasında tahmin etmiştim aslında.
Derry'nin hoş ışıklar altında çekilmiş bir dizi muhteşem retro resmiyle klasik Amerikan atmosferi yakalanıyor ve ardından arka planda yavaş yavaş gizlenen Pennywise'ın silueti beliriyor. Bu imgeler, dizinin ruhunu özetler nitelikte; 60'ların başındaki küçük kasaba Amerika'sına, gerçekten uğursuz ve canavarca bir arka planla atılan bir bakış.

Görsel dilin bu denli titizlikle işlenmesi, dramatik anların ağırlığını güçlendiriyor. Hanlon ailesinin babası, kasabanın karmaşık ve ırkçı geçmişiyle mücadele ederken, o "hoş ışık altındaki retro Amerikan" atmosferi bir anda boğucu ve tehditkâr bir şeye dönüşüyor. O görkemli prodüksiyon, kasabanın dış yüzeyi, altındaki çürümeyi ve kötülüğü gizleyen bir maske görevi görüyor. Ya da herkes bu "rüya ülkeyi", aynı renklerde göremiyor da olabilir elbette.
Korku ve absürtlük balansı

Ancak bu bölümle de emin olmaya başladım ki dizi gerçek korkular yaratmakta zorlanıyor. Korkutucu bir fikre değinildiğinde bile, onu korkutucu olmaktan çıkarıp saçma bir hale gelene kadar tırmandırma eğiliminde bir hava hâkim. Ronnie'nin kendi yatağında yorganın altında sıkışıp kaldığı sahne, Psycho'daki duş sahnesi benzeri bir korkunun, yani güvenli ve rahat olması gereken bir şeyi alıp korkutucu hale getirmesinin mükemmel bir örneği olarak başlıyor.

Fakat yatak bir anne rahmine dönüştüğünde ve Ronnie'nin annesi onu doğum sırasında öldürmüş olduğu için azarladığında, sahne absürt derecede ciddiyetsiz bir hale geliyor. Bu tür özelinde, yani "çizgi film korkusu" temasıyla hikâyesini ören yapımlar için işe yarayabilir, ancak bu dizinin öyle bir niyeti olmadığını çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla seyirciyi gerçekten içerisine çekebilmesi için onları hem rahatsız edici ve hem de gerçekliğiyle mest eden bir şeyle dengelemeniz gerek. Burada ise denge şaşmış ve bölüm korkutmaktan çok kaş çattıran bir absürtlük seviyesine ulaşmış. İlk bölümün o çiğ ve beklenmedik şiddetinden sonra, bu jumpscarevari korku anlarının bu denli aşırıya kaçması, biraz hayal kırıklığı yaratıyor.
Dramatik derinlik

Yine de dikkatli bir izleyici olarak dramatik unsurlara kapılmak güzel. Lilly ve Ronnie'nin gerçeği arayışına ve Hanlon'ların tuhaf yeni kasabalarına uyum sağlama mücadelesine olan odaklanma, bölümü ayakta tutuyor. Hanlon ailesi, kasabanın siyasi ve sosyal dokusuyla mücadele ederken, bu sahnelerde izleyicinin asıl ilgisini çeken şey de gençlerin yaşadığı kaos oluyor.
Charlotte Hanlon’ın kasabaya gelmesiyle yaşadığı aydınlanma da burada oluyor zaten. Derry’nin çocukları bir başka küçük çocuğu pataklamaya başlıyor ve diğer herkes ayırmaya çalışmak yerine öylece bakıyor. İşte burada da yine yukarıda konuştuğumuz o meşhur "göz yumma" kültürüne geliyoruz. Derry'nin de sanki gerçek dünyayla bu konuda pek farkı yok gibi...

İkinci bölüm, ilk bölümün aksiyon ve şok dozunu düşürse de, karakterler arasındaki bağları sağlamlaştırması açısından önemli bir köprü görevi görüyor bence. Bu sayede, It: Welcome to Derry'nin güçlü bir dizi olma potansiyeli artıyor diyelim.
Umut ışıkları
Bölümün sonuna doğru, malum kişinin (o değil) varlığının daha belirgin hale gelmesi ve karakterlerin etrafındaki çemberin daralması, hikâyeyi yeniden heyecan verici bir noktaya taşıyor. İlk bölümdeki gibi bir vuruş gücü olmasa da, bu bölüm, karakter temellerini atarak ve görsel atmosferi derinleştirerek ilerisi için zemin hazırlıyor.
It: Welcome to Derry'nin harika bir dizi olabileceğine dair umudumuz hâlâ var. Yeter ki o "çizgi film korkusu" sahnelerini biraz dizginlesin ve Hanlon ailesinin ve hayatta kalan gençlerin gerçek ve hissedilir dramasına daha fazla alan açsın. İkinci bölüm bir duraksama anıydı, ama merak etmeye devam etmemiz için yeterince soru işareti bıraktı. Her şeye rağmen haftaya neler olacağını görmek için sabırsızlanıyorum. Ya da bizimkini görmek için mi desem? 🤡🎈


Yorumlar