15 Ağustos’ta izleyiciyle buluşan Emily in Paris’in 4. sezonu, çalkantılı ilerleyen Emily ve Gabriel ilişkisinin yine Camille etkeni dolayısıyla bölünmesiyle sonuçlanmış, ilk kısmın final bölümünde ellerimizde adeta çiçeklerle kalakalmıştık.
Sezonun geçtiğimiz kısmı, kemik kadromuzda yer alan üç ismi de oldukça zor bir durumda bırakmıştı. Hatırlarsanız üçüncü sezon finalinde Gabriel ve Camille arasında kıyılmak üzere olan nikah, Emily'nin gün yüzüne çıkan duyguları yüzünden tamamlanamamıştı.
Biten ilişkilere ve kalp kırıklıklarına artık alıştık tamam ama biliyorsunuz ki ortada bir de bebek mevzusu vardı. Camille ve Gabriel arasındaki kopartılamaz bağ bu sefer daha güçlü bir nedenle birbirine bağlanıyor derken Camille’nin hamile olmadığını ve bu gerçeği diğerlerinden saklamayı tercih ettiğini öğrenmiştik.
Bu mevzu düşündüğüm gibi ilerlemedi. Camille’nin hamileliğini gizleyişi sonucunda durum onun aleyhine işler, Gabriel ile araları uzun bir süreliğine açılır ve bu süreçte Emily ile tekrar yakınlaşırlar diye düşünmüştüm. Klişe ilerleyen sorunun çözümü de klişe olur gibi gelmişti ancak Camille yaşadığı problemi insani duygularını ön plana çıkartarak paylaşmayı tercih ettiği için, bu durumu ne yaptı etti kendi avantajına çevirdi. Yaşadığı çok zor bir şey fakat Camille de sinsilik konusunda muazzam bir karakter bana kalırsa.
Yazarlar da bu aşk üçgeni hatta bazen beşgeninden sıkılmış olacak ki, Paris’te dönüp dolaştıkça birbirine karışan bu yumağın bir ucunu Roma’ya çıkartmaya karar vermişler.
Marcello Muratori
Emily, Gabriel ve Gabriel’in çocuğunu taşıdığını düşündüğü kadın Camille’nin (kulağa saçmalığın daniskası gibi geliyor ama gerçekten öyle) kayak yapmaya gittikleri tatilde, Emily’nin ikinci plana atılması, karakterimizin haklı olarak ağırına gidiyor ve burada Gabriel ile olan ilişkisini sonlandırmaya yönelik büyük bir adım atıyor. Hatta attığı adım o kadar büyük ki ciddi anlamda olduğu yere kapaklanıyor...
İşte bu kritik anın yaşandığı sahnede çapkın karakterimizin yolu bir başka yakışıklıyla kesişiyor: Marcello Muratori. Sanki beşer metrekarelik alanlarda yaşıyorlarmış gibi, bütün karakterlerin dünyanın her yerinde denk gelebiliyor olmasını ve diğer tüm mantık hatalarını bir kenarı bırakırsak, Emily in Paris’ten hala keyif alabileceğimizi düşünüyorum ben...
"There is no place like Rome!"
Dizinin Roma ayağı önceki kısımdan hatta bir önceki sezondan çok daha sağlam ve emin adımlarla ilerliyor. Yeni coğrafya ve yeni karakterlerin elbette çok büyük etkisi var fakat ben en büyük değişimin Emily’nin kendisinde olduğunu düşünüyorum.
Ne kadar çabalarsa çabalasın olduğu yerde saymaya devam eden, üçüncü bir kişi yüzünden sürekli arka plana atılmak durumunda kaldığı bir ilişkiden, ciddi anlamda nefes aldığı, iletişim kurabildiği ve aralarında başka bir şahsın bulunmadığı sağlıklı bir ilişki evresine taşıdı kendini Emily. O yüzden bu sezonda kendisine hiç de yüklenmeyi düşünmüyorum. Çünkü başka bir hedefim var: Şef Gabriel.
Pişman mısın Gabriel?
Emily’den daha pervasız, sinir bozucu ve maymun iştahlı biri varsa, işte o kişi Gabriel’dir. İlk birkaç sezonda karmaşık ilişkilerini çözmeye çalışırken kendimizi tam anlamıyla verememiş ve bazı detayları yok saymış olabiliriz. Fakat aslında hayatındaki iki kadının dengesini kuramayan kişi temelinde Gabriel. Emily’ye kızmadan öncesinde onu sorguya çekmemiz gerekiyordu.
Emily’nin her fırsatta yanında olmaya çabalaması, bir başkasından çocuk beklediğini sandığın sıralarda bile yanında durması yetmemiş, fakat kızcağız ne zaman kendisine yeni bir sayfa açmaya karar veriyor bir anda aklın başına geliyor. Şimdiye kadar neredeydin?
Gabriel’i takdir ettiğim tek konu, bu sezonda dolaylı yoldan Sylvie’nin başımıza bela ettiği Gen karakterinin kendisine yaklaşmasına izin vermeyişi oldu. Gabriel Bey meğerse bu konularda çizgi çekebiliyormuş. Bak sen şuna.
Yaptığını beğendin mi Sylvie?
Emily’nin de şansına, kayak yaparken hayatını kurtaran adam İtalya’nın en kaliteli tekstil markalarından birinin oğlu çıkmasın mı?.. Peki, Ajans Grateau’nün patronu Sylvie bu fırsatı kaçırır mı sandınız?
İşte absürtlükler silsilesi burada da devam ediyor. Muratori’ler, Sylvie’nin senelerdir iş bağlayamadığı bir marka ve araya Emily girmişken, bu işi bir şekilde kapatmak istiyor. Emily ise hayatında ilk defa iş için değil, kendi duyguları için bir şeyler yapmaya çabalıyor.
Zamanlamanın manidarlığı Emily’yi zor bir duruma soksa da Ajans Grateau ekibini Roma sokaklarında izlemekten çok keyif aldığımı söylemek istiyorum.
Emily’nin aşk hayatı dışındaki her şey çok güzel!
Finale geldiğimizde ise restoranı Michelin yıldızı alan Şef Gabriel, kafasına dank eden bazı gerçekler aracılığıyla bu güzel haberi vermek istediği kişinin Emily olduğunu ve onu hala çok sevdiğini fark ediyor.
Karakterimiz yeni aşkı Marcello ile Roma sokaklarını arşınlamak için yola koyulmuşken, Gabriel de aşkının peşinden Roma yollarına düşüyor.
Dünyanın en iyi arkadaşlarından biri olan Mindy’nin aldığı jürilik teklifi, Sylvie’nin aşk hayatı, ajanstakilerin eğlenceli halleri derken, dizide ters giden tek şey Emily’nin aşk hayatı olması son derede ironik. Ancak daha önce de söylediğim gibi, ne kadar kötü olursa olsun bu dizinin kendisini izleten çok başka bir büyüsü var.
Grateau’nün Roma şubesinin başına geçecek olan Emily’yi bir sonraki sezonda yeni bir aşk üçgeni bekliyor olacak. Yazıyı bitirmeden önce yeni sezon onayını aldığı haberini de şöyle bırakıyorum.
E bize de beklemek düşecek o zaman. Arrivederci! 🍕
Yorumlar