It: Welcome to Derry'nin yedinci bölümü, şimdiye kadarki en kritik noktalardan birini temsil ediyor; hem Pennywise kavramını, bilmediğimiz diğer anlamlarda genişletiyor hem de karakterlerin kişisel korkularını Derry'nin zehirli tarihine bağlayan güçlü bir yapı kuruyor. Bu kez yönetmen Andy Muschietti, gerilimden çok köken hikayesini didikleyen bir atmosfer yaratarak doğru bir tercih yapmış ve bu tercih, sezon finaline giden yolun ışıklarını fazlasıyla aydınlatıyor.

🤡
Yazı, It: Welcome to Derry'ye dair spoiler içerecek.

Bölüm, 1908'e yaptığımız sert bir yolculukla başlıyor ve bizi doğrudan Ingrid Kersh'ün çocukluğuna, yani Bob Gray'in sahiden insan olduğu günlere götürüyor. Dizinin daha önce sezdirdiği ipuçları artık açıkça önümüzde; Pennywise'ın ortaya çıkışı bir doğum değil, ele geçirilme hikayesi.

Bob Gray'in gerçek yüzü

Lunapark sahneleri dizinin şimdiye kadar izlemiş olduğumuz genel renk paletinden çok daha sıcak bir tona sahip. Bob Gray'in kostümünü giydiği anlarda, ya da gösterisinin sonrasında verdiği moladaki tavrında, Pennywise'ın bilinen tehditkar gülüşünden eser yok; onun yerini düşük bütçeli, sevecen ama aynı zamanda da gariban bir palyaço performansı alıyor. İşte bu kontrast da bölümün ilk darbesi. Pennywise bir yaratık değil, bir insan üzerine geçirilmiş bir yüz.

Fakat şimdiye dek izlediğimiz bu sıcaklık ormanın içinden ansızın çıkıp gelen o çocukla birlikte soğuyor. Çocuğun Bob'a yönelttiği "çocuklar senden hoşlanıyor gibi" cümlesi hem ürkütücü hem de fazlasıyla metaforik. Çünkü bu sırada yaratık Bob'u baştan aşağı süzüp değerlendirmekle meşgul. Çocuğun gözlerindeki pırıltılı boşluk, Muschietti'nin "kılık değiştiren kötülük" temasını ustaca işlediği anlardan biri olarak yine gözümüzden kaçmıyor.

Ormana gidiş

Bob'un, bu kayıp çocuğun ailesini bulmak için ormana gidişi bir yardım refleksi gibi görünüyor fakat bölüm burayı bir "giriş kapısı" olarak işliyor. Çığlıkların yönüne ilerledikçe Derry'nin kötülüklerine adım atıyor gibi hissediyoruz. Orman sahnesinin netlikten uzak ve fazlasıyla sisli çekimleri bu evrende sık sık rastladığımız bilinmezlik içine yürüyüş temasını da güçlendiriyor aynı zamanda.

Palyaço Bob'un sırra kadem basışı sessiz, hızlı ve açıklamasız. Yere düşen kanlı mendil, Ingrid'in hayatındaki şiddetli kırılmayı temsil edip, psikolojisini allak bullak eden o gerçeğin de başlangıcı oluyor ve yaratığın ilk kez bir insanı kendine araç olarak seçtiği anı işaret ediyor. Bir dönüşüm değil, açıkça bir istila sahnesi izlediğimiz bu dakikalarda Pennywise, Bob Gray'i seçiyor; tıpkı ilerleyen zamanlarda dişine uygun gelecek çocukları özenle seçtiği gibi...

The Black Spot faciası

Bölüm yalnızca Pennywise'ın kimliğini açığa kavuşturmakla kalmıyor, Derry'nin uzun zamandır bastırdığı ırkçılığı da yeniden yüzeye çıkarıyor. Özellikle siyahilere karşı kurulan komplo, şehrin karanlığının Pennywise'dan ibaret olmadığını kanıtlıyor.

Stephen King'in It romanının da en büyük olaylarından biri olarak bilinen The Black Spot yangını, dizide de tahmin edilebilir bir biçimde karşımızda. Dönemin ABD'sinde yaşanan olaylara paralel olarak burada da ilk bölümden bu yana hissedilen bir ayrımcılık söz konusu. Farklı ten rengindeki insanları burada bir araya gelmeye iten bariz bir ırkçılık var ve bir grup insafsız, kadın veya çocuk demeden bu küçük eğlence yerini aleve veriyor. Hedef alınan kişilerin yanında Marge, Rich, Ronnie ve Will gibi çocuklarımız da ne yazık ki alevlerin arasında.

Pennywise'ın çocuklara olan tutkusuna hepimiz aşinayız, burada da fırsattan istifade yapacağını yapıyor fakat asıl sorun; o bir grup insafsızın gözünün bu denli dönmüş olması. Facia anında da en başlardan bu yana Marge'a olan hislerini bir türlü gizleyemeyen Rich, onun canını kurtarma pahasına kendini feda ediyor.

Maskenin altında

Bölümün mitolojik açıdan en güçlü tarafı Pennywise'ın palyaço formunun yaratığın özü değil, sadece tercih ettiği bir yöntem olduğunun nihayet keskin bir dille ifade edilmesi. Çocukların ilgisi, güven duymaya meyilli yapıları ve eğlenceye duydukları doğal çekim, palyaço imgesini yaratık için adeta mükemmel bir yem haline getiriyor. Dizinin bu açıklığı da ne yalan söyleyeyim, Pennywise’ı daha ürkütücü kılıyor çünkü artık onun bir karakter değil, stratejik bir yırtıcı olduğunu tamamen anlıyoruz.

Bu perspektif, Derry'de yaşanan yangın ve çocuklara kurulan tuzaklarla birleşince ortaya çok daha geniş bir tablo çıkıyor. Pennywise sadece korkuyu tüketmiyor, korkuyla oluşan toplumsal kırılmalardan da güç alıyor. Irkçı gerilimler, çocuk cinayetleri, kaybolan insanlar… Hepsi yaratığın beslendiği duygusal zemini derinleştiriyor. Bob Gray’in seçilmesi bu yüzden rastlantı değil; Derry’nin kendi karanlığının, karanlık bir varlığı çağırması diyebiliriz. Pennywise, insanların yüzüne bakan bir maskeden ibaret ama maskeyi seçen şey çoğu zaman şehir oluyor.

Finale giden yol

Bölümün ve sezonun finaline yaklaşırken, hem Pennywise’ın geçmişi hem de Derry’nin toplumsal yaraları arasında kurulan bağ artık daha da belirgin. Ingrid’in kişisel keşfi, çocukların kayıpları ve yangının yarattığı travma birleşerek sezon finalinin altını sıkı bir şekilde dolduruyor. Artık mesele sadece yaratığın kim olduğu değil; Derry’nin neden bu kadar kolay kırılabildiği. Çünkü bu şehirde kötülük dışarıdan değil, içeriden büyüyor.

Paylaş