Karla Sofia Gascon, Zoe Saldana, Selena Gomez ve Edgar Ramirez’in başrollerini paylaştığı Netflix filmi, yayınlandığı tarihten bu yana çok konuşuluyor. Oscar adaylıkları açıklandıktan sonra hızına adeta hız katan film, gerek aldığı adaylık sayısı gerekse kendi içerisinde yaşanan magazinsel olayları dolayısıyla gündemden bir türlü düşmek bilmiyor. Peki, Emilia Perez gerçekte bu ilginin ne kadarını hak ediyor?

⚠️
Bu yazıda, Emilia Perez’e dair herhangi bir spoiler olmayacak.

Film, fazlasıyla dramatik bir temele dayanıyor, ilk olarak kesinlikle bunu söylemek mümkün. Hatta bu kadar dramatik yoğunluğa bizim Türk dizilerinde bile zor rastlıyoruz. Aslında bir noktaya kadar güzel de işleniyor ama sonra ne oluyor biliyor musunuz? Müzikal unsurların fazla kullanılması sonucu duygu derinliği ve yoğunluğunu yitiren bir film kalıyor elimizde. 

Hikâyesi, gerçek hayattan esinlenen bir karakterin travmatik yolculuğunu konu alıyor. Emilia Perez, hayatı boyunca toplumsal eşitsizlik ve kişisel trajedilerle mücadele etmiş bir kadının hikâyesini çizerken izleyiciye de muhtemelen hiçbir zaman içerisinde olamayacağı bir durumla empati yaptırma fırsatı sunuyor. Toplumsal sorunlar, cinsiyet, ırk gibi derin mevzular üzerine kurulu olan öykümüz, bu yönleriyle izleyiciye güçlü sosyal mesajlar vererek gerçekten etkileyici noktaları bastıra bastıra işlemeyi beceriyor. Ancak burada önemli bir engel var: Müzikal öğeler, bu derin temaların hakkını vermek yerine filmin gerçek etkisini zayıflatıyor.

Müzikal sahneler, filmi daha neşeli ve eğlenceli hale getirmek amacıyla eklenmiş gibi, ancak bu bana kalırsa hikâyenin ciddiyetine ciddi anlamda zarar veriyor. Emilia'nın içsel çatışmalarını ve baskılarla yüzleşmesini anlatan önemli sahneler, beklenmedik şekilde hareketli parçalar veya danslarla kesiliyor. Müzikal türünü fazlasıyla seven bir izleyici olarak, maalesef ki filme katkı sunmasını bir kenarı bırakın, filmin ana mesajını kırılmaya uğratarak izleyicinin duygusal bağ kurmasını zorlaştırdığını düşünüyorum. Emilia Perez'i, içerisinde eğlenceli şarkıların olmadığı bir biçimde zihnimde canlandırdığım zaman, karakterin travmalarının ve toplumsal mücadelesinin daha etkili bir şekilde vurgulanabileceği sonucuna varıyorum, bilemiyorum bu konuda siz ne düşünüyorsunuz...

Oyunculukları ise tartışmasız biçimde takdire şayan. Özellikle Zoe Saldana'nın performansı, filmdeki açık ara en parlak kısım. Saldana, Avukat Rita karakterinin karmaşıklığını ve içsel savaşını o kadar güçlü bir şekilde yansıtıyor ki, izleyici hem Emilia'nın acısını ve hayatta kalma çabasını derinden hissediyor hem de Rita'yla ona yardımcı olabilmek adına çeşitli yollar aramaya başladığımızı fark ediyoruz. Rita karakteri her yönüyle başarıyla canlandırılarak filmin duygusal merkezini oluşturuyor ve bazen Emilia’nın önüne bile geçiyor.

Diğer oyunculardan da bahsetmeden geçmek istemiyorum, Saldana'nın yanında diğer herkes oldukça güçlü performanslara imza atmış. Yan karakterler, ana temayı destekleyerek hikâyeye bolca katkıda bulunuyor.

Emilia Perez, teknik açıdan da oldukça dikkat çekici. Görsel açıdan güçlü sahneler, özellikle karakterimizin içsel yolculuğunu yansıtan çekimler, tabii bunların yanında nispeten nasıl eklendiğini anlayamadığım sinematografik gereksizlikler de mevcut, fakat filmin orta kısmında yaşadığımız ikilem, hatta daha en başta hayatını değiştirmesiyle sonuçlanan o karar, başlı başına fazlasıyla etkileyici etmenler.

Ama tüm bu görsel estetiğin ardında, şenlikli şarkılar, üzgün şarkılar ya da genel olarak komple o şarkı klasörünün hikâyenin temel yapısını bozması ve temalarla olan ilişkisini zayıflatması, filmi finalde de bir anlamda hüsrana uğratıyor. Gerçekten derinlemesine işlenebilecek bir hikâyeyi, müzik ve dansla abartarak donatmak, bazı izleyicilerin filmi yalnızca yüzeysel bir deneyim olarak görmesine neden olmuş, bu da Emilia’yı alnının akıyla çıkabileceği bir rekabetten, akıllarda sadece abartılmasıyla kalacak bir proje haline getirmiş olabilir diye düşünüyorum. 


Toplumsal yankısı da oldukça büyük olan bu film, halk bazlı sorunlara dikkat çekmesi ve adalet arayışıyla ilgili verdiği mesajlarla da önemli bir kültürel etki yaratmış durumda. Bunda Latin kökenli oyuncular ve yapımcıların yer almasının da büyük bir etken olduğunu söylemek gerek. Ancak bu etki, müzikal yapısının da etkisiyle sınırlı kalıyor. Film, toplumsal mesajlarını duygusal yoğunluktan yoksun bir şekilde iletmek zorunda kalmış ve bu, geniş kitleler üzerinde beklenen etkiyi yaratmamış ve belki de seyirciye samimiyetsiz gelmiş bile olabilir. Özellikle de Karla Sofia Gascon'un o tweetlerinden sonra seyircinin bu konuyu bir kez daha süzgeçten geçirmiş olabileceği de ihtimaller arasında bence... 👀

Nihayetinde Emilia Perez, son zamanların en dikkat çeken filmlerinden biri olmaya devam etse de, sunduğu tüm duygusal derinlik ve toplumsal temalar, müzikal ögeleri yüzünden ciddi şekilde gölgelenmiş bir film olarak aklımızda yer ediniyor. Eğer film, daha dramatik bir yaklaşım benimsemiş olsaydı, hikâyenin sunduğu potansiyeli çok daha etkili bir şekilde ortaya çıkabilirdi.

Dolayısıyla naçizane fikrim; Emilia Perez’in 13 Oscar adaylığını, tamamen hak edilmiş bir başarı olarak görmek oldukça zor. Ancak her şeye rağmen, oyunculuklar ve bazı teknik başarılar sayesinde kesinlikle izlenmeye değer ve fazlasıyla tartışmaya açık bir yapım olarak da not etmek yanlış olmayacaktır diye düşünüyorum.


Yaren’in Köşesi
muggle’lar mı? onlar hiçbir şey görmezler ama çatal batırırsan hissederler. merhaba, ben Yaren. çocukluğumdan beri tutkunu olduğum fantastik dünyalara, filmlere, kitaplara, dizilere ve çizgi romanlara dair videolar yapıyorum. ben bu videoları yaparken çok eğleniyorum, eğer siz de bana eşlik etmek isterseniz, kanalımı takip edebilirsiniz :)
Paylaş