Yirmi dokuz yıl süren bir serinin kapanış filmini çekmek, sinemada nadir görülen bir sorumluluk. The Final Reckoning, bu yükü sırtlanıyor ve iliklerinize kadar hissettirmeye de çekinmiyor. Her diyalogda, her kararda, hatta aksiyonun ortasında bile bir veda havası var. Serinin o özgün temposunu korurken, bir yandan da "bittiğinde geriye ne kalacak?" sorusunu sorduruyor. Bu film aksiyonun da ötesinde, koca bir dönemin kapanışını simgeliyor.

🌊
Yazı, Mission: Impossible - The Final Reckoning filmine dair spoiler içermeyecek.

"Gölgelerde yaşar, gölgelerde ölürüz"

Ethan Hunt ve ekibi hep "gölgelerin" insanlarıydı. Ne alkışlandılar, ne de başardıkları şeyler manşet oldu. Yaptıkları işin doğası buydu zaten; görünmeden kurtarmak, iz bırakmadan kaybolmak. Bu filmde, yıllardır sırtladıkları o görünmez yükü daha çok hissediyoruz. Onlar hep ikinci plana çekildiler, çünkü dünya normale döndüğünde ortada kalmaları gerekmezdi. Ama biz izleyiciler olarak biliyoruz ki, perde arkasında en çok onlar savaştı. Bu final de biraz bu yüzden kıymetli aslında; yıllardır gölgede kalan o ekibe, sonunda küçük bir ışık tutuluyor. Ve o ışık, en çok da onların hakkı aslında.

Ayrıca Ethan Hunt'ın, veya Tom Cruise’un bu filmdeki varoluşu sadece fiziksel değil; bize ruhsal bir miras bırakıyor. Artık onu Ethan Hunt olarak değil, bir destanın yaşayan temsili olarak izliyoruz. Özellikle film boyunca gözlerinde yansıyan yorgunluk ama sönmeyen kararlılık, sadece bir karakterin değil, bu yolculuğun da yansıması. Cruise’un burada yaptığı şey bir aksiyon yıldızının ötesinde, sinema tarihine geçen bir rolü sonlandırmak.

Son görev, son selam

Ethan Hunt’ın yanında yıllardır görmeye alıştığımız yüzler; Luther, Benji ve son filmlerde dâhil olan Grace, bu kez sanki sadece bir görev için değil, birbirleri için oradalar. Bu film, "bir ekip olmak ne demek?" sorusunu yeniden hatırlatıyor. Fakat bu karakterler artık bizim için sadece birer figür değil; yoldaş, dost, aile. Fakat ben bir izleyici olarak yine de verdiğimiz kayıpların üstünkörü gösterilmemesini dilerdim. Son film olması dolayısıyla bazı sahnelerin duygusu kırpılmış hissiyatı veriyor ve ne yazık ki üzülmeye fırsat dahi bulamıyorsunuz.

İlk filme saygı

Serinin ilk filmi 1996’da çıktığında, tabii ben ilk kez 2010'larda izleyebilmiştim o ayrı mesele ama, çoğumuz bu kadar uzun sürecek bir serüvene başladığımızı bilmiyorduk. Ama The Final Reckoning, bizi tam da oraya, en başa döndürüyor. Tavan sahnesine yapılan zekice göndermeler, karakter dinamiklerindeki o De Palma tarzı paranoya… Bu film, ilk filmin ne kadar isabetli bir temel attığını ustalıkla gösteriyor. Döngü tamamlanıyor, ama anlamı daha da derinleşerek.

Tansiyon yine zirvede fakat…

Elbette bir Mission: Impossible filminden beklenecek gibi, aksiyon sahneleri yine çene düşürtüyor. Özellikle dalış sahnesinde yaşadığımız gerginlik, ya da Tom Cruise'un yine dublör kullanmadan altından kalktığı uçak sahnesi... Kesinlikle serinin en iyileri arasında hatırlanacak sekanslar. Fakat filmin ortalarında tempo zaman zaman fazla düşüyor ve "bunu biraz daha kısa anlatabilirdiniz sanki" dedirtiyor.

Final; ağır, duygusal ve etkileyici

Filmin son bölümü için "büyük final" demek yerinde olur. Ancak o beklediğimiz patlama etkisinden çok, bir vedaya yakışacak bir yavaşlıkla ilerliyor. Kimine göre bu tempo düşüklüğü bir problem olabilir ama bana göre filmin genel ruhuna uyum sağlamış. Çünkü burada asıl amaç "bitirmek" değil, "tamamlamak". O yüzden final sahnesinde gözleriniz biraz dolarsa, kendinizi yalnız hissetmeyin. 🙂

Ama senaryonun bazı noktalarında fazla açıklama yapılmadan geçilen detaylar ya da birkaç karakterin gereğinden fazla sahne çalması gibi minik problemler mevcut. Ama tüm bu pürüzler, filmin taşıdığı genel ağırlık ve duygusal gücün yanında neredeyse görünmez kalmış. Kusurları olan, ama yüreği büyük bir final diyelim...

Veda töreni gibi

Müzikleri, bu filmi neredeyse koca bir ağıt gibi hissettirmiş. O meşhur tema, bu kez daha kırılgan, daha melankolik çalıyor. Görsel olarak ise film klasik bir blockbuster'dan bekleneni veriyor; özellikle düşük ışıklı, gölgeli sahneler ilk filme olan atmosferik bağlılığı güçlendiriyor. Görselliğin anlatıya hizmet ettiği nadir aksiyon filmlerinden biri olmuş The Final Reckoning.

Tatmin olduk mu?

Serinin büyük hayranları olarak içimizde bir yer "belki bir film daha gelir" umudunu taşısa da, bu film net bir nokta koyuyor. Evet, The Final Reckoning büyük sürprizler yapmıyor ama büyük sözler de vermiyor. Olanı olduğu gibi, duygusuyla, yüküyle, tüm iniş çıkışlarıyla sunuyor. Bizi tatmin etmek için değil, vedalaşmak için çekilmiş bir film bu.

Güçlü bir bitiş

Mission: Impossible serisi, aksiyon sinemasının yeniden tanımlandığı bir dönemin sembolüydü. Ve The Final Reckoning, bu sembolü belki de olabilecek en zarif, en haysiyetli biçimde uğurluyor. Evet, mükemmel değil belki ama bunu da pek umursamıyor. Çünkü artık hiçbir şeyi ispatlamak zorunda değil; o görev çoktan tamamlandı.

...

Bu yazı kendini beş saniye içerisinde imha edecek.

Paylaş